27 Aralık 2020 Pazar

Yetmiş yedi mi dediniz? Olamaz!

Geçen gün bir yerde okuduğuma göre dinozorlar 50 yıl yaşarlarmış. 
 
Bu bilgi, birkaç hafta sonra 77 olacağımı aklıma getirdi. Hayretler içindeyim. Dinozorlardan bile eskiyim! 
 
Bu yaşa nasıl vardım? (Neden vardım, diye de sorabilirim ama o beni şimdi gitmek istemediğim başka bir konuya götürür.) 
 
Yaşla ilgili en hayret verici şey - bunu daha önce de söylemiştim - kendimi 77 hissetmemem. Kaç hissediyorum diye soracak olursanız onun cevabı daha zor. “Yaşsız hissediyorum” diyeyim. Büyük bir düzlükte gibiyim. 
 
Geçenlerde kalabalık bir havaalanı otobüsüne bindiğimde genç bir adam kalkıp yerini bana verdi. Şaşırdım. Allah  Allah! Ben yaşlı mıydım ki yerini bana veriyordu? Az daha “Dalga mı geçiyorsun?” diyecektim. Daha dün ben kalkıp yerimi yaşlılara vermiyor muydum yahu? Ne oldu da birdenbire yer değiştirdik? 
 
Beni yanlış anlamayın. Kendimi yaşlı hissetmiyorum derken damarlarımda delikanlılığın elektriği dolaşıyor ve bu yazıyı bitirip sahilde günlük yarı maratonumu koşmak için sabırsızlanıyorum demek istemiyorum. 
 
Yaşlanmanın getirdiği tatsızlıklar bende de var. Yaşlanmakla ilgili ağlaşmalardan, pişmanlıklardan, sızılardan, ölüm korkusundan vesaire uzağım ve içimde hiç değişmeyen bir çekirdek var, demek istiyorum. 
 
Bu yaşa kendime özen göstererek geldim diyemem. Özen göstermeyerek geldim de diyemem. Sağlığıma zarar verebilecek şeylerden, mesela sigara ve içkiden vazgeçtim diyeceğim ama daha çok onlar benden vazgeçtiler. 
 
Bir sabah, neredeyse otuz yıl oluyor, canım sigara istemedi ve içmedim. Ertesi gün de istemedi ve içmemeye devam ettim ve bu şekilde sigaradan kurtuldum. İçkiyi de artık içmek istemeyerek bıraktım. Şimdi binde bir, özel bir durumda içiyorum, ki onlar da fazla olmuyor. 
 
Ama bırakmadığım başka şeyler bana iyi gelmiş olabilir. Yürümek, bahçe ile uğraşmak, yazmaya devam etmek, bol uyku, sağlıklı beslenmek, enerjimi idareli kullanmak, artık yapamayacağım şeyleri yapamayacağımı kabul etmek ve kadınlarla beraber olmayı bırakmamak meselâ. Ve önemsizleşmeyi umursamamak. Ve meraklı olmak, öğrenmeye eskisi kadar iştahlı olmak. Ve sahip olduklarıma şükretmek. 
 
Böyle diyorum ama bunlardan herhangi birinin o kadar da önemli olduğundan pek emin değilim. Kimin ne kadar yaşayacağı ve neden o kadar yaşadığı bir muamma. Bugünlerde? Zaman uçuyor ve umurumda değil. Mevlâna gibi ham idim, piştim, yandım diyemem ama ham idim, yandım diyebilirim. 
 
Hayat artık taleplerini bana keyfince dikte etmiyor. Çocuklarımı istediğim gibi büyütüp hayata attım. Meslek hayatımda yapacaklarımı yaptım. Kanıtlayacağım bir şey kalmadı, yarışacağım kimse de… Rahatım.

www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi


2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR