Geçen gün bir yerde okuduğuma göre
dinozorlar 50 yıl yaşarlarmış.
Bu bilgi, birkaç hafta sonra 77 olacağımı aklıma getirdi.
Hayretler içindeyim. Dinozorlardan bile eskiyim!
Bu yaşa nasıl vardım? (Neden vardım, diye de sorabilirim ama o beni
şimdi gitmek istemediğim başka bir konuya götürür.)
Yaşla ilgili en
hayret verici şey - bunu daha önce de söylemiştim - kendimi 77
hissetmemem. Kaç hissediyorum diye soracak olursanız onun cevabı daha zor.
“Yaşsız hissediyorum” diyeyim. Büyük bir düzlükte gibiyim.
Geçenlerde kalabalık bir havaalanı otobüsüne bindiğimde genç bir adam
kalkıp yerini bana verdi.
Şaşırdım. Allah Allah! Ben yaşlı mıydım ki yerini bana veriyordu?
Az daha “Dalga mı geçiyorsun?” diyecektim. Daha dün ben kalkıp yerimi yaşlılara vermiyor muydum yahu?
Ne oldu da birdenbire yer değiştirdik?
Beni yanlış anlamayın. Kendimi yaşlı hissetmiyorum derken damarlarımda
delikanlılığın elektriği dolaşıyor ve bu yazıyı bitirip sahilde günlük
yarı maratonumu koşmak için sabırsızlanıyorum demek istemiyorum.
Yaşlanmanın getirdiği tatsızlıklar bende de var.
Yaşlanmakla ilgili ağlaşmalardan, pişmanlıklardan, sızılardan, ölüm
korkusundan vesaire uzağım ve içimde hiç değişmeyen bir çekirdek var,
demek istiyorum.
Bu yaşa kendime özen göstererek geldim diyemem. Özen göstermeyerek
geldim de diyemem.
Sağlığıma zarar verebilecek şeylerden, mesela sigara ve içkiden
vazgeçtim diyeceğim ama daha çok onlar benden vazgeçtiler.
Bir sabah, neredeyse otuz yıl oluyor, canım sigara istemedi ve içmedim.
Ertesi gün de istemedi ve içmemeye devam ettim ve bu şekilde sigaradan
kurtuldum.
İçkiyi de artık içmek istemeyerek bıraktım. Şimdi binde bir, özel bir
durumda içiyorum, ki onlar da fazla olmuyor.
Ama bırakmadığım başka şeyler bana iyi gelmiş olabilir. Yürümek, bahçe
ile uğraşmak, yazmaya devam etmek, bol uyku, sağlıklı beslenmek,
enerjimi idareli kullanmak, artık yapamayacağım şeyleri yapamayacağımı
kabul etmek ve kadınlarla beraber olmayı bırakmamak meselâ.
Ve önemsizleşmeyi umursamamak.
Ve meraklı olmak, öğrenmeye eskisi kadar iştahlı olmak.
Ve sahip olduklarıma şükretmek.
Böyle diyorum ama bunlardan herhangi birinin o kadar da önemli
olduğundan pek emin değilim. Kimin ne kadar yaşayacağı ve neden o kadar
yaşadığı bir muamma.
Bugünlerde?
Zaman uçuyor ve umurumda değil.
Mevlâna gibi ham idim, piştim, yandım diyemem ama ham idim, yandım
diyebilirim.
Hayat artık taleplerini bana keyfince dikte etmiyor. Çocuklarımı
istediğim gibi büyütüp hayata attım. Meslek hayatımda yapacaklarımı
yaptım. Kanıtlayacağım bir şey kalmadı, yarışacağım kimse de…
Rahatım.
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi