17 Aralık 2020 Perşembe

Soğuğa giden casus

Bazı insanlar o kadar hayat çevremin bir parçasıdırlar ki hiç ayrılmayacaklar sanırım. Geçtiğimiz Cumartesi 89 yaşında hayata veda eden İngiliz casus romanları yazarı John Le Carré bunlardan biri idi. 

“Hayatımın bir parçası” derken onunla bir dostluğumuz vardı demek istemiyorum. Karşılaşmamıştık bile. Ama onu okumaya başladığımdan beri hayatını röportajlardan izlediğim, kitaplarını merakla beklediğim biri olmuştu. Tanımadığınız ama aklınızın bir köşesine bağdaş kuran insanlar var ya, öyle biri. Tıpkı dört yıl önce dört buçuk ay hapiste kaldıktan sonra Türkiye’yi terk eden ve o zamandan beri kitap yayımlamayan Aslı Erdoğan gibi. O nasıl acaba? 

Le Carré merakım, yazılmış belki de en iyi casus romanı olan ve onu dünya çapında ünlü yapan The Spy Who Came In From the Cold (Soğuktan Gelen Casus) ile başladı. Onun kadar etkileyici olan Tinker Tailor Sailor Spy (Köstebek) ile devam etti. 

Le Carré, Soğuk Savaş’ın en azgın olduğu 1950-1960 döneminde on altı yıl kadar İngiliz istihbarat örgütlerinde çalışmıştı. O dünyayı içinden tanıyordu. Ama, onun kahramanları, Ian Fleming’in (1908-1964) James Bond’u gibi pırıltılı, iyi giyimli, hovarda ve yenilmez değildi. Dünyası da Bond’unki gibi göz kamaştırıcı ve erotizm yüklü değildi. 

Tersine… Soğuk Savaş’ta birbirlerini alt etmeye çalışan Batı ve Sovyet istihbaratçılarını le Carré insan olmanın zaafları ile boğuşan, iki yüzlü, yaptığından pek emin olmayan, bazen hain, nadiren kahraman, çoğu zaman zavallı kişiler olarak gördü. Yarattığı en ünlü karakter olan George Smiley’nin yanında James Bond bir Barbie bebeğe benzer. Le Carre’nin adamı orta yaşlı, tombul, mutsuz, gözlüklü, ama parlak zekâlı ve dur durak bilmeyen bir profesyoneldir. Bond pahalı terzilerden giyinen, kadınların dayanılmaz bulduğu bir adam iken Smiley pahalı ama üstüne bol gelen bir palto ile dolaşır ve göz kamaştırıcı eşi Ann tarafından sürekli aldatılır. Smiley ile Tinker Tailor’da tanıştım ve en sevdiğim roman kahramanlarımdan biri oldu. 

Annesi o beş yaşında iken bir emlakçı ile kaçarak le Carré’yi terk etti. Babası bir numaralı bir sahtekâr ve dolandırıcı idi. Tatillerde eve döndüğünde babası içeride mi dışarıda mı olacak, dışarıda ise evde babasının hangi metresi ile karşılaşacak bilmezdi. 

Büyüklerin hayatı yalan ve kandırmaca imiş gibi gelirdi ona. Babasının yanında geçirdiği yıllar bir anlamda casusluk için mükemmel bir staj idi. 

Berlin Duvarı’nın yıkılması ile Carré’nin de konuları tükendi sanıldı ama o dikkatini uluslararası silah kaçakçılığı, Arap-İsrail çatışması, büyük ilaç şirketlerinin Afrika’da çevirdiği oyunlar gibi başka siyasi ve tartışmalı konulara yöneltti. 

Elli yıldan uzun süren meslek hayatında le Carré, Ruanda, Türkiye, Çeçenistan, Karayipler ve Güney Doğu Asya’yı dolaşan iki düzineden fazla kitap yazdı. Dokuzu filme çevrildi. Onu okumak isteyenlere Köstebek ile başlamalarını öneririm.


www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ 

Diyalog Gazetesi


2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Mel’un sinemada

    OzanköyAblama dikilen elbiseden kalan kumaşla yapılmış askılı kısa bir pantolon ve beyaz kısa kollu bir gömlek giyiyordum. Öğle uykusundan yeni kalkmıştım. Saçlarım ıslatılıp taranmıştı. Cebim içine doldurduğum ve ayrılmam mümkün olmayan bozuk paralarla sarkmıştı. Bayramın birinci günüydü, el öp... DEVAMI>>

  • Kaybolan arıların sırrı çözüldü

    Yıllık ortalama 1,7 milyon ton civarındaki dünya badem ürününün yüzde sekseni ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki dev çiftliklerden alınır.İki buçuk milyon dönümlük bir alanı kapsayan bu çiftliklerde arı yaşamaz. Çünkü buralarda ağaçlar birkaç hafta çiçek açar. Başka bitkilerin yaşamasına izin verilmed... DEVAMI>>

  • Karşılıksız ilk sevgi

    Dün ilk kırlangıcı gördüm, dün gece ilk yarasayı. Bugün sabahleyin pencereyi açtığımda önümden ilk kelebek geçti. Rüzgâr serin ve koku yüklü.Sevgilisinin etrafında pervane olan âşık gibi bahçeyi arşınlayıp duruyorum. Bu çiçek acaba sarı olduğunun farkında mı? Bu badem, yapraklarının sahip olduğu yeş... DEVAMI>>

  • Victor: Onu artık rüzgâr anlatacak

    Victor Ananias’ın zamansız ölümüne şaşırmadım.   Bazı insanlar bu dünyaya ait değildir. Ziyaretçidirler. O da bu insanlardan biri idi. Ses tonu hep yumuşaktı. Sakallı yüzünde her zaman bir tebessüm vardı. Gözlerinin içi hep gülerdi. Derinden gelen, sahici, kapsayan bir gülüştü bu, çok ... DEVAMI>>

  • Aynen

    Sabahleyin beni ayrı yöne çeken arzularla uyanıyorum: Bugün dünyayı mı kurtarayım yoksa dünyanın tadını mı çıkarayım. Bu günü planlamayı zorlaştırıyor. Bugün Amerikalı yazar E. B. White’ın (1899-1985) bu komik ikilemi ile kalktım. Saat yediye geliyordu. Bunu saate değil, odanın bahçeye bakan pen... DEVAMI>>

  • Hasta kadın ile salyangoz

    Elizabeth Tova Bailey, Alp Dağları’nın küçük bir kasabasında tatil yaparken esrarengiz bir hastalığa tutuldu. Vücudunda bir acayiplik vardı. Düşüncelerini toparlayamıyordu. Zaman garip bir hal aldı. Amerika Birleşik Devletleri’ne, New England’a geri döndü. Hastaneye yattı. Ama hastalığına teşhis... DEVAMI>>

  • Yürü, kendini sevmeyi unutma

    Yürümekle düşünmek arasında olumlu bir bağlantı var. Ateşle yemek veya yatakla uyumak arasında olduğu gibi.Yürüyünce zihnim açılıyor. Uzaklaşmak istediğim düşüncelerden uzaklaşıyorum, aradığım düşünceleri buluyorum. Aklımdaki sorular aydınlanıyor.Yürüyüşlerimi başladığımdan mutlu bitiririm: Yürümek,... DEVAMI>>

.