İzmir Körfezi’nin kuzey batı ucuna yakın
Karaburun kasabasının ardındaki dağlarda nergis yetiştiren köyler var.
Güneşli bir sabah, ufak tefek bir şeyler götürmek için bu köylerden
birinde yaşayan yaşlı bir kadını ziyarete gittik.
Bize çay yaptı, yumurta verdi, bahçesinden nar ve mandalina topladı.
Dönüşte yolu asfaltlanmakta ve kapalı bulduk.
İşçilerden biri bize sahile, Yeni Liman’a inen toprak bir yol tarif
etti.
Bakımsız zeytinlikler arasından geçip bir süre aşağı doğru gittikten
sonra yol sağa yöneldi ve geçilmesi imkânsız bir hâl aldı.
Geri döndük.
Başladığımız yere yakın, aşağıya inen başka bir toprak yol gördük.
Yukarıdan yürüyerek bir adam geliyordu.
“Nereye gidiyor bu yol?” diye sordum.
Yaklaştı. Sırtında bir ilaçlama tankı vardı. Bir elinde bir torba
mandalina diğerinde tankın püskürtme hortumunu tutuyordu.
“Yeni Liman’a,” dedi.
Oraya gidiyormuş.
Onu arabaya davet ettik.
Bagajı açtım ve eşyalarını içine koydu. Yeşilimsi bir rengi olan
zehirden insanı kötü eden bir koku geliyordu.
Emekli öğretmenmiş. Köyde ve Yeni Liman’daki iki tarlasında nergis
tarımı yapıyormuş.
Ona köydeki tarlasına ilaç sıkmaktan dönerken rastlamışız.
“İlaçlamazsan nergisleri otlar boğar, cılız olurlar, satamazsın,” dedi.
“Benim tarlada da nergis var. Hiç ilaçlamam. Yıllardır aynı yerde
çıkarlar ve hiç de cılız değildirler,” dedim.
“Ben ticari olarak ekiyorum ama,” dedi.
“Nasıl ekersen ek. Otun nergise ne zararı olacak? Bir tarlanın bu araba kadar bir bölümünü ilaçlama, orada çıkan
nergisleri ilaçlı bölümde çıkanlarla karşılaştır, göreceksin aralarında
bir fark olmayacak,” dedim.
Ve ekledim.“Sen sadece otları öldürmüyorsun. Onlara konan arıları, kelebekleri
falan da öldürüyorsun.”
“İlaçsız denedim olmadı,” dedi cılız bir sesle ve başından savdı beni.
On yıllardır ilaç şirketleri ve hükûmetler çiftçileri zirai ilaç
kullanmaya alıştırdı. İlaçların doğaya verdiği zararın üstü kapatıldı.
Böyle giderse sebzeleri ve meyveleri ve çiçekleri döllendirecek arı ve
böcek kalmayacağı saklandı.
Türkiye’de zirai ilaç, yani zehir kullanımı on yılda yüzde 57 artıp
geçen yıl 60 bin tonu buldu.
Kullanılan zehirler arasında Dünya Sağlık Örgütü’nün yasakladığı,
kanserojen olması muhtemel bileşimler de var.
Toprağın altını göremediğimiz için orada neler olduğunu yeni yeni
öğrenmeye başladık. Bitkiler kökleri aracılığıyla birbirlerini
besliyorlar ve zararlılara karşı uyarıyorlar. Yeraltı, bitkilerle
alışveriş içinde olan mantar ağlarıyla kaplı.
Zehirler bu görünmeyen dünyayı tarumar ediyor.
Bir bitkiyi yaşatmak için yüzlerce başkasını öldürme aptallığı artık
arkada kalmalı. Ama güçlü devletlerin dev ilaç şirketlerine milyarlar
kazandıran bu üretimi durduracak güç kimde var?
Emekli öğretmeni Yeni Liman’da indirdik. “Gelecek sene gel, sana nergis
soğanı vereyim,” dedi.
“Soğanların sende kalsın,” dedim ama içimden.
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi