Büyük salgından önce Yapay Zekâ konusu
dünyayı meşgul eden sorunlar listesinin başlarında yer alıyordu.
Yapay Zekâ insan gibi düşünen ve hareket eden makinelere verilen
isimdir. Akla robotları getirir ama robotlar Yapay Zekâ’ya sahip olsalar
da bu olgunun sadece bir uygulamasıdır.
Yapay Zekâ konusunda iki ana düşünce var. Bunlardan birincisi Yapay
Zekâ’nın ileride insanı aşan muazzam bir akıl birikimine sahip olacağı,
insana karşı karşıya olduğu sorunların çözümünde yardımcı olacağıdır.
İklim değişikliği, çevrenin bozulması konularında mesela.
Diğer düşünce Yapay Zekâ’nın kontrolden çıkacağı, onu yaratanlardan
bağımsız olarak kendini ve zekâsını çoğaltma gücüne erişeceğidir. Bu
aşamada artık insana ihtiyacı kalmayacaktır. Dünyanın sorunlarını insan
yarattığına göre, onları çözmenin en kestirme yolunun insanları yok
etmek olduğunu çarçabuk anlayacaktır.
Ve allahaısmarladık homo sapiens.
Paniğe gerek yok. Hâlen,
İngilizce adı Artificial Intelligence olan Yapay Zekâ, böyle bir güce
sahip olmaktan çok uzaktır.
Bunları birkaç gün önce Financial Times’ta çıkan ve bugüne kadar
keşfedilmiş en güçlü Yapay Zekâ makinesini anlatan bir yazı* aklıma
getirdi.
Konu, Yapay Zekâ dünyasında sansasyon yaratan GPT-3 adlı bir makinedir.
San Francisco menşeili Open AI şirketi tarafından yapılan ve 175 milyar
dil parametresine sahip olan GPT-3, bugüne kadar yaratılan en kapasiteli
Yapay Zekâ makinesidir.
Hâlen kapalı devre çalışan makine bu sahada uzman olan seçilmiş kişilere
kullandırılıyor. Onu değerlendirsinler, öneride bulunsunlar diye.
Her zaman bu gibi durumlarda olduğu gibi, kimisi çok etkilenmiş, kimisi
burun kıvırmış. Ama insan zekâsı ile Yapay Zekâ arasındaki aranın
kapanmakta olduğu konusunda hemen hemen herkes hemfikir.
İnsanın ise ne kadar zeki olduğu tartışmalı: Yapay Zekâ insanlığı
ortadan kaldırmaya kalkışabilir. Bu kalkışma, eğer olacaksa, insanın onu
durdurma şansı ortadan kalktıktan sonra meydana gelecek. Bu risk var ve
bu denli büyük iken böyle bir yaratık meydana getirmek akıl işi midir?
GPT-3’ü kullanan bir uzman ona “Hayatın amacı nedir?”diye sormuş ve
“Kâinattaki güzelliğin miktarını çoğaltmak,” diye bir cevap almış.
Hayatın amacının bu olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Bu bağlamda şunu
düşünmüştüm: Canlılarla dolu olan bir gezegenin cansız bir gezegenden
farkı ondan daha güzel olmasıdır. Bir Dünya’ya, bir de Ay veya Mars’a
bakın. Onların yaşamsızlığında ürkütücü bir çirkinlik ve cansızlık var.
Ona, dünyada mı ayda mı yaşamak istersin şeklinde bir seçenek sunulsa
hemen hemen hiç kimse Ay’ı tercih etmez. Kâinatı yaratan da. Hayat
kâinatı güzelleştirmek ve daha ilginç yapmak için var, diye düşünmüştüm.
Tabii bu çok insanvari bir düşünce tarzı.
Yapay Zekâ idareyi ele geçirdiğinde hayatın amacının kâinattaki
güzelliği artırmak fikrini taşımaya devam ederse temel fonksiyonlarından
biri Dünya’yı çirkinleştirmek olan insanın varlığını sürdürmesine izin
verir mi dersiniz?
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi