Bir gün, Yağmuralan’da Rum bir kadınla
kekik topluyordum.
Yağmuralan, adanın batısındaki Trodos Dağları’nın kuzey eteklerinde,
1960’larda toplumlararası çatışmaların başlamasından sonra terk edilen
bir Türk köyüdür. Evler kimisine göre kendiliğinden, kimisine göre
Rumlar tarafından yıkıldı, köy çamlar arasında kayboldu.
Anayolda ona
giden toprak yolu işaret eden bir tabela yoktur. Nerede olduğunu
bilmezseniz bulamazsınız, bulsanız bile orada bir zamanlar bir köy
olduğunu zor anlarsınız.
Hayatımın ilk yıllarını o köyde geçirdiğim için bazen oraya gitmek
hoşuma gider.
Arkadaşımın ucunda tohum topçukları bulunan, dokununca etrafa güzel bir
koku saçan kekik dallarını koparırken fısıldadığını gördüm.
“Ne yapıyorsun?” diye sordum.
“Kekiğe, bu dalını kesebilir miyim, diye soruyorum ve kestikten sonra
teşekkür ediyorum,” dedi.
“Seni işitiyor mu?”
“İşitiyor.”
“Hep, ‘Evet, kesebilirsin’ mi diyor?”
“Hayır. Bazen kesmekte zorlanıyorum. O zaman izin vermediğini
anlıyorum.”
Ağaçların arasından, arada bir, keçilerin çan sesleri geliyordu.
“Keçiler kemirmeden önce kekikten izin almıyorlar,” dedim.
“Onlar insan değil,” dedi kadın, ciddi bakışlarını bana dikip.
“Hayvanlarla aynı dünyada, ama değişik boyutlarda yaşıyoruz.”
Yağmuralan yakınlarındaki Pirgo Köyü’nde bir deniz kenarı otelinde
kalıyorduk. Kadının sözleri kafama takıldı. Odama çekilince düşündüm.
Söyledikleri doğru muydu? Yoksa konuşan insan kibri miydi?
Doğru veya yanlış, insan doğa kurallarının yerine kendi kurallarını,
yasalarını, dinlerini koydu ve bunu yaparak, kendine, başka hiçbir
yaratığın uymak zorunda olmadığı kısıtlamalar getirdi.
Ama bu görünüşte böyledir. Kısıtlamalara (“Öldürmeyeceksin ...
Çalmayacaksın”) herkes uymaz.
Uyanlar var, uyuyor gibi görünüp uymayanlar var.
Bunlar güçlü olanlar, hatta çoğunlukla, kısıtlamaları koyanlardır.
Biraz
dikkat edince, gerçekte, inanılanın tersine, insanlar için de doğa
kanunlarının geçerli olduğunu görmek mümkün.
Ve doğada olduğu gibi, en çok güçlülerin karnı doyuyor.
Gerisi? Yumuşak başlılar, iyiler ve dürüstler?
İyilik yapanın kötülük bulduğu, kötülük yapanın cezalandırılmadığı,
doğru yolda yürüyenin kaybolduğu, yanlış yola girenin rahat yolculuk
yaptığı bu dünya hiçbir zaman onlara kalmayacak. Onlar öteki dünyada
ödüllendirilecekler. Dinler onları böyle bir dünya olduğuna inandırdı.
O zaman acaba şöyle bir sonuca varabilir miyiz?
Kabaca, insanlar ikiye ayrılır: Yasalara uyanlar ve uymayanlar; yasalara
uyup zenginleşemeyenler, yasaları hiçe sayıp zengin olanlar.
"Die Religion ... ist das Opium des Volkes." Din halkların afyonudur.
Karl Marx’a (1818-1883) ait olan bu sözler doğrudur ama eksiktir. Bir
açıdan baktığınızda yasalar ve kurallar da afyondur.
Oralara bunları düşünmek için gitmemiştim. Mayomu giydim ve peşkirimi
omzuma asıp kumsala indim. Kekiklerle konuşan kadın benden önce
davranmıştı. Dalgakıranın uzağında başını ve sırayla suya girip çıkan
ellerini gördüm.
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi