1 Eylül 2020 Salı

Bir gün kekik toplarken

Bir gün, Yağmuralan’da Rum bir kadınla kekik topluyordum. 
 
Yağmuralan, adanın batısındaki Trodos Dağları’nın kuzey eteklerinde, 1960’larda toplumlararası çatışmaların başlamasından sonra terk edilen bir Türk köyüdür. Evler kimisine göre kendiliğinden, kimisine göre Rumlar tarafından yıkıldı, köy çamlar arasında kayboldu. 
 
Anayolda ona giden toprak yolu işaret eden bir tabela yoktur. Nerede olduğunu bilmezseniz bulamazsınız, bulsanız bile orada bir zamanlar bir köy olduğunu zor anlarsınız. 
 
Hayatımın ilk yıllarını o köyde geçirdiğim için bazen oraya gitmek hoşuma gider. Arkadaşımın ucunda tohum topçukları bulunan, dokununca etrafa güzel bir koku saçan kekik dallarını koparırken fısıldadığını gördüm. 
 
“Ne yapıyorsun?” diye sordum. 
 
“Kekiğe, bu dalını kesebilir miyim, diye soruyorum ve kestikten sonra teşekkür ediyorum,” dedi. 
 
“Seni işitiyor mu?” 
 
“İşitiyor.” 
 
“Hep, ‘Evet, kesebilirsin’ mi diyor?”
 
“Hayır. Bazen kesmekte zorlanıyorum. O zaman izin vermediğini anlıyorum.” 
 
Ağaçların arasından, arada bir, keçilerin çan sesleri geliyordu. “Keçiler kemirmeden önce kekikten izin almıyorlar,” dedim. 
 
“Onlar insan değil,” dedi kadın, ciddi bakışlarını bana dikip. 
 
“Hayvanlarla aynı dünyada, ama değişik boyutlarda yaşıyoruz.” 
 
Yağmuralan yakınlarındaki Pirgo Köyü’nde bir deniz kenarı otelinde kalıyorduk. Kadının sözleri kafama takıldı. Odama çekilince düşündüm. Söyledikleri doğru muydu? Yoksa konuşan insan kibri miydi? 
 
Doğru veya yanlış, insan doğa kurallarının yerine kendi kurallarını, yasalarını, dinlerini koydu ve bunu yaparak, kendine, başka hiçbir yaratığın uymak zorunda olmadığı kısıtlamalar getirdi. 
 
Ama bu görünüşte böyledir. Kısıtlamalara (“Öldürmeyeceksin ... Çalmayacaksın”) herkes uymaz. Uyanlar var, uyuyor gibi görünüp uymayanlar var. Bunlar güçlü olanlar, hatta çoğunlukla, kısıtlamaları koyanlardır. 
 
Biraz dikkat edince, gerçekte, inanılanın tersine, insanlar için de doğa kanunlarının geçerli olduğunu görmek mümkün. Ve doğada olduğu gibi, en çok güçlülerin karnı doyuyor. Gerisi? Yumuşak başlılar, iyiler ve dürüstler? 
 
İyilik yapanın kötülük bulduğu, kötülük yapanın cezalandırılmadığı, doğru yolda yürüyenin kaybolduğu, yanlış yola girenin rahat yolculuk yaptığı bu dünya hiçbir zaman onlara kalmayacak. Onlar öteki dünyada ödüllendirilecekler. Dinler onları böyle bir dünya olduğuna inandırdı. O zaman acaba şöyle bir sonuca varabilir miyiz? 
 
Kabaca, insanlar ikiye ayrılır: Yasalara uyanlar ve uymayanlar; yasalara uyup zenginleşemeyenler, yasaları hiçe sayıp zengin olanlar. "Die Religion ... ist das Opium des Volkes." Din halkların afyonudur. Karl Marx’a (1818-1883) ait olan bu sözler doğrudur ama eksiktir. Bir açıdan baktığınızda yasalar ve kurallar da afyondur. 
 
Oralara bunları düşünmek için gitmemiştim. Mayomu giydim ve peşkirimi omzuma asıp kumsala indim. Kekiklerle konuşan kadın benden önce davranmıştı. Dalgakıranın uzağında başını ve sırayla suya girip çıkan ellerini gördüm.

www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi

ZAMANSIZ YAZILAR