Bahçeye dolaşmaya çıkıyor ve döndüğünde
avucunda bir şey var. Avucunu uzatıp açıyor, içinde bir incir.
“Bana mı?” diyorum.
Başını sallıyor.
“Ben yedim,” diyor.
İnciri alıp ağzıma atıyorum.
Bu sene yediğim ilk incir. Demek incirler olmaya başladı. Demek sonbahar
geliyor.
İncir yazın sondan bir evvelki meyvesidir, sonuncusu da ceviz.
Bu sene muhtemelen bahçeden ilk defa ceviz de yiyeceğim.
Yedi sene önce bir karganın gagasından bodur mandalina ağacının birkaç
karış ötesine düşüp filizlenen pekan bu sene ilk cevizlerini vereceğe
benziyor.
Ceviz yere düştüğü zaman sanki oradaymışım gibi “yedi sene” dedim ama
orada yoktum, tabii.
Orada olsaydım muhtemelen kırıp yerdim.
Yedi sene dedim, çünkü buralarda çekirdeğinden büyütülen ceviz
genellikle yedi senede meyve verir.
Mandalina bodur, ceviz ise uzun ama birbirlerinden şikâyetleri yok gibi.
Fakat uyumları ne kadar sürer bilemem. Pekan, okuduğuma göre, 20 ila 40
metre uzunluğa erişir ve dalları 12 ila 23 metre genişliğe yayılır.
Bu hâlde, benim zaten kısa boylu olan mandalinamın güneşini çalıp onu
öldürür mü?
Adını bir Kızılderili kelimesinden alan pekan’ın vatanı Meksika ve
Amerika’nın Mississippi bölgesidir. Belki bu küçük yerde o kadar
büyümez.
Öyle sanıyorum ki ceviz düzenli olarak sulanan mandalinanın ıslak
toprağından faydalanarak kök salabildi. Ama böyle olamayabilir de.
Guava
ağacının yanında büyüyen karga-hediyesi bir ceviz daha var.
Bu ceviz iki-üç yıllık olmalı. Boyu omzuma yaklaştı. Koyu yeşil
yaprakları olağanüstü canlı ve parlak. O pek guavanın ıslaklık sahasında
değil gibi ama kim bilir belki de köklerini önce yana, sonra aşağı
doğru attı. Bahçede böyle kendi kendini dikmiş olan birçok fidan var: çam, zeytin,
servi, kayısı, sahte kavak, çitlemit, turunç.
Dün sabah bir ara serince bir esinti var diye bahçede oturacak oldum,
ama esinti çarçabuk kayboldu ve gölgede olmama rağmen sıcak beni çarptı.
Başım dönerek eve döndüm.
Sıcağa dayanıklılığım kayboldu. Yaz, Covid’in bile yapamadığını yaparak,
beni eve hapsetti.
Ağustos pençesini hâlâ sıcağa geçirmiş ve beni yere yıkmak istiyor olsa
da sonbaharın gelmekte olduğunu gizleyemiyor. Günler kısaldı. Geceler
serinledi.
Sabahları kargalardan bile önce uyanıp ortalığı velveleye veren
ağustosböceklerinden birkaç tane kaldı.
Akşamüstü uzayan gölgeler bahçeye sonbaharımsı bir hava veriyor.
İçtik bu nâdir içki'yi yıllarca kanmadık.../ Bir böyle zevke tek bir
ömür yetmiyor, yazık! demeyeceğim Kanlıca’nın İhtiyarları gibi yaz için.
Havalar serinleyince kendimi bir kazayı daha atlatmış gibi şanslı
sayacağım.
Yazı olmayan bir dünya istiyorum artık, ama galiba yakın bir zamanda
dünyanın yazdan başka mevsimi olmayacak.
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi