1 Ağustos 2020 Cumartesi

Ruhun gerçek gıdası müzik değildir

Son zamanlarda gittikçe daha sık bahçeler ve bahçelerin ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine dair İngilizce kitaplara rastlıyorum. 
 
İnsanın yapısında dışarıda olmayı seven bir şey var. Güzel bir bahçede, hoş kokular içinde olmaktan haz duymayan insan yoktur. Bahçede terlemek havasız bir spor salonunda metallerle boğuşmaktan çok daha sağlıklıdır. İnsanın beden sağlığına katkıda bulunduğu gibi zihnini de yatıştırır, onu şehirlerde yaygın olan ruh hastalıklarından korur. Bitkilerle ilaçların iç içeliği çok eski çağlara aittir, bahçeler ise her zaman bir tefekkür ve yenilenme yeri oldu. 
 
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve özellikle bu yüzyılda doğa ile iç içe yaşayan insan sayısı azalırken ruh hastalıklarına yakalananlarda büyük artış oldu. Bizim diyarlarda istatistiklerin ne olduğunu bilmiyorum ama İngiltere’de resmi verilere göre 2019’da her dört kişiden biri ruhsal bir sorun yaşadı. Dünya çapında bu sayı 800 milyona yakındır. Ruh hastalıkları çoğunlukla şehirlerde yaşayanların yakasına yapışır. Şehirlilerin depresyona girme olasılığı kırsalda oturanlara nazaran yüzde 40 fazladır. Anksiyete hissetme ihtimali yüzde 20, şizofren olma olasılığı iki mislidir. Yalnızlık, izolasyon ve stres konusunda da benzer durumlar vardır. 
 
Yaşamakta olduğumuz pandemi koşulları bu olumsuzlukları büyütmüş, yeşil yerlerin iyileştirici önemini daha çok ortaya çıkarmıştır. Bahçelerin ve parkların toplumun iyileşmesinde, kendine gelmesindeki rolü artık daha iyi anlaşılıyor. Kokulu çiçeklerde ruhu yükselten kimyasallar vardır. Hiçbir meyve dalından koparılıp yenilen kadar lezzetli olamaz, özellikle o ağacın fidanını siz dikmişseniz ve meyve verecek olgunluğa getirinceye kadar bakmışsanız. Ot yolmak veya toprak kazmak, ağaç dikmek veya fide ekmek insanı daha yavaş ve huzurlu yapar. 
 
Tohumdan ağaç yetiştirmek doğanın muazzam gücünü gözlerinizle görmektir. Aynı tohum kesesinden alınıp ekilen tohumların ağaç olduğunda birbirinden ne kadar farklılaştığını görmek, şehirlerin tersine doğada hiçbir şeyin birbirine benzemediğini, tekdüze olmadığını anlatır. 
 
Biraz önce bir saksıda dünden beri sulamadığım için güneşte yaprakları yumuşamış ve sarkmış bir sarmaşık gördüm. Hemen su verdim ona ve kısa süre içinde nasıl canlandığını fark ettim. Su yumuşayan yaprakları birkaç dakika içinde dikleştirdi. Doğaya kavuşan insanın tepkisi bundan farklı değildir. Sarmaşığın tohumunu geçen yaz Midilli’de bir kasabada bir pencere önü çiçeklikten, çiçeğin ne olduğunu bilmeden cebime atmıştım. Saksıya ektim ve bir sarmaşık olduğunu ve şaşırtıcı bir hızla büyüdüğünü gördüm. Ona dayanak olsun diye toprağına soktuğum kamışın çarçabuk boyuna geldi ve yakınındaki narın üstüne yürüdü. Uzadıkça uzadı. Minik beyaz çiçekler verdi ve arkasından balon gibi tohum keseleri. Araştırınca vatanı tropikler olan balon asması olduğunu öğrendim (cardiospermum halicacabum). Müzik ruhun gıdasıdır denir ama ruhun gerçek gıdası yeşildir – ağaç, çiçek, çayır çimen, topraktan çıkan her şey...

www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi


ZAMANSIZ YAZILAR