Son zamanlarda gittikçe daha sık bahçeler
ve bahçelerin ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine dair İngilizce
kitaplara rastlıyorum.
İnsanın yapısında dışarıda olmayı seven bir şey var.
Güzel bir bahçede, hoş kokular içinde olmaktan haz duymayan insan
yoktur.
Bahçede terlemek havasız bir spor salonunda metallerle boğuşmaktan çok
daha sağlıklıdır. İnsanın beden sağlığına katkıda bulunduğu gibi zihnini
de yatıştırır, onu şehirlerde yaygın olan ruh hastalıklarından korur.
Bitkilerle ilaçların iç içeliği çok eski çağlara aittir, bahçeler ise
her zaman bir tefekkür ve yenilenme yeri oldu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve özellikle bu yüzyılda doğa ile iç içe
yaşayan insan sayısı azalırken ruh hastalıklarına yakalananlarda büyük
artış oldu.
Bizim diyarlarda istatistiklerin ne olduğunu bilmiyorum ama İngiltere’de
resmi verilere göre 2019’da her dört kişiden biri ruhsal bir sorun
yaşadı. Dünya çapında bu sayı 800 milyona yakındır.
Ruh hastalıkları çoğunlukla şehirlerde yaşayanların yakasına yapışır.
Şehirlilerin depresyona girme olasılığı kırsalda oturanlara nazaran
yüzde 40 fazladır. Anksiyete hissetme ihtimali yüzde 20, şizofren olma
olasılığı iki mislidir. Yalnızlık, izolasyon ve stres konusunda da
benzer durumlar vardır.
Yaşamakta olduğumuz pandemi koşulları bu olumsuzlukları büyütmüş, yeşil
yerlerin iyileştirici önemini daha çok ortaya çıkarmıştır.
Bahçelerin ve parkların toplumun iyileşmesinde, kendine gelmesindeki
rolü artık daha iyi anlaşılıyor.
Kokulu çiçeklerde ruhu yükselten kimyasallar vardır.
Hiçbir meyve dalından koparılıp yenilen kadar lezzetli olamaz, özellikle
o ağacın fidanını siz dikmişseniz ve meyve verecek olgunluğa
getirinceye kadar bakmışsanız.
Ot yolmak veya toprak kazmak, ağaç dikmek veya fide ekmek insanı daha
yavaş ve huzurlu yapar.
Tohumdan ağaç yetiştirmek doğanın muazzam gücünü gözlerinizle görmektir.
Aynı tohum kesesinden alınıp ekilen tohumların ağaç olduğunda
birbirinden ne kadar farklılaştığını görmek, şehirlerin tersine doğada
hiçbir şeyin birbirine benzemediğini, tekdüze olmadığını anlatır.
Biraz önce bir saksıda dünden beri sulamadığım için güneşte yaprakları
yumuşamış ve sarkmış bir sarmaşık gördüm. Hemen su verdim ona ve kısa
süre içinde nasıl canlandığını fark ettim. Su yumuşayan yaprakları
birkaç dakika içinde dikleştirdi. Doğaya kavuşan insanın tepkisi bundan
farklı değildir.
Sarmaşığın tohumunu geçen yaz Midilli’de bir kasabada bir pencere önü
çiçeklikten, çiçeğin ne olduğunu bilmeden cebime atmıştım.
Saksıya ektim ve bir sarmaşık olduğunu ve şaşırtıcı bir hızla büyüdüğünü
gördüm. Ona dayanak olsun diye toprağına soktuğum kamışın çarçabuk
boyuna geldi ve yakınındaki narın üstüne yürüdü. Uzadıkça uzadı. Minik
beyaz çiçekler verdi ve arkasından balon gibi tohum keseleri.
Araştırınca vatanı tropikler olan balon asması olduğunu öğrendim
(cardiospermum halicacabum).
Müzik ruhun gıdasıdır denir ama ruhun gerçek gıdası yeşildir – ağaç,
çiçek, çayır çimen, topraktan çıkan her şey...
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi