Bütün ulusların tarihi yalanlar, yanlışlar,
saptırmalarla
doludur.
Tarih en süfli ülkeleri yüceltir, en aşağılık yöneticileri parlatır, en
alçakça zalimlikleri kahramanlaştırır.
Böyle sorular pek sorulmaz:
Büyük İskender (MÖ 356- MÖ 323) gerçekten büyük mü idi?
Kristof Kolomb (1451-1506) büyük bir kâşif mi idi, yoksa Amerika
kıtasının kapısını soykırım ve talana açan bir maceraperest mi?
Vahşi Batı gerçekten vahşi mi idi?
ABD’nin tarihini okursanız şunu öğrenirsiniz: Amerika kıtası bir avuç
vahşi yerlinin yaşadığı boş bir yerdi. Avrupalı beyazlar göç edip
orasını ele geçirdiler, medenileştirdiler ve kan ter içinde çalışarak
dünyanın en zengin ve güçlü devletini yarattılar.
Bu doğru mu ya da doğrunun tamamı mı?
Yoksa Amerikan tarihini yazanların amacı Amerikalıları kahramanlar
tarafından kurulan, gurur duyabilecekleri, uğrunda can verebilecekleri
bir vatana sahip oldukları inancını yaratan bir hikâye mi uydurmaktı?
Amerika’nın gerçek öyküsü bir şiddet, soykırım ve gasp öyküsüdür.
Sömürgeci Avrupa ülkelerinin tarihi bundan farklı değildir.
Beyazlar 1600’larda ilk sömürgelerini kurduklarında Kuzey Amerika boş
değildi.
Kıtanın dört bir yanını dolduran 300’den fazla yerli millet vardı. Nüfus
12-15 milyon arasında idi. Bin dokuz yüz yılına gelindiğinde
Kızılderili nüfusu 237,000’ne inmişti.
Yeni Dünya’ya ayak basılmasından itibaren, değişik yerlerde ve değişik
zamanlarda hüküm süren bütün merkezi ve yerel beyaz yönetimlerin ortak
amacı yerlileri yerlerinden etmek, sürmek, katletmek etmek oldu.
Bu yok edilişi kolaylaştırmak için Kızılderililer tam anlamıyla insan
olmayan, daha çok zararlı, parazit veya çapulcu yaratıklar olarak reklam
edildiler. Bu görüntü içinde kırılmaları dünyayı bir pislikten
temizleyen erdemli bir uğraş olarak addedildi.
Amaç soykırımdı.
Amerikalı tarihçilerin bunu bu şekilde görebilmeye başlaması için Yirmi
Birinci Yüzyıl’ın başlarına kadar beklemek gerekti. Bunun resmi tarihin
bir parçası olması, bu soykırımın açtığı yaraların iyileştirilmesine
çalışılması için kim bilir ne kadar zaman geçecek.
Uydurma tarih sadece geçmişi değil, geleceği de karartır.
Yalanlarla beslenirseniz çarpık değerlere sahip olursunuz. Sizden zayıf
olanları yok etmeyi, vatanlarını ellerinden almayı, köleleştirmeyi
doğal, hatta kahramanlık addedersiniz.
Bilimkurgu filmlerine dikkatle bakarsanız çoğunun Beyaz adam-Kızılderili
trajedisinin birer kopyası olduğunu görürsünüz. Avatar filmi bunun
klasik bir örneğidir.
Ulusların birbirini sevmemesin en büyük nedenlerinden biri, birini
kahraman gösterirken diğerini kurban göstermek yerine düşman diye
adlandıran tarih kitaplarıdır.
Altı yüz yıl geçmesine rağmen Kosova, Türkler için büyük bir zafer,
Sırplar için hâlâ bir travmadır.
Tarihi her zaman kaleyi zapt edenler yazar, zapt edilenler değil.
Bir mahkeme düşünün ki yenilen her zaman sanık, yenen ise hem şikâyetçi,
hem savcı, hem yargıç olsun. Tarih işte böyle bir mahkemenin verdiği
yargıdır.
Resmi tarih insanın esas gıdasının gerçek değil yalan olduğunu gösterir.
==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi