9 Temmuz 2020 Perşembe

Şimdi bize ne diyeceksin?

Tevrat’ın ilk bölümü olan Yaradılış Kitabı Tanrı’nın dünyayı, içindeki bütün canlıları ve insanı yaratışını anlatır.

Kitaba göre Tanrı, dünyayı yarattıktan sonra, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım... Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun," der. 

İnsanları erkek ve dişi olarak yaratır ve onları kutsar ve "Verimli olun, çoğalın" der, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.” 

Bunlar altı gün süren yaradılışın altıncı gününde söylenir. Gece ile gündüz tamamlanmış, gök kubbe çatılmış, denizler ve karalar birbirinden ayrılmış, mevsimler art arda konmuş, dünya hayvanlar ve çeşit çeşit bitkilerle doldurulmuş, sular canlı yaratıklarla dolup taşmış, gökte kuşlar uçmaya başlamıştır. 

Tanrı bütün bunları altı günde bitirir. Yedinci gün işi bırakıp dinlenir. Tanrı insanı en son yaratır. Adem’i topraktan yapar ve burnuna “yaşam soluğunu” üfler. Havva’yı ise derin bir uyku verdiği Adem'den aldığı kaburga kemiğinden yaratır. 

Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların, hepsini de topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirir. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı artık o adla anılır. 

Tevrat’ın Yaradılış bölümünün yazarının kim olduğu bilinmiyor ama inanalar arasında genel kanı Musa Peygamber olduğudur. 

Yaradılış bölümünün verdiği izlenim, Tanrı’nın dünyayı insanlar için yarattığıdır. Ne diğer yaratıklara hitaben bir söz vardır herhangi bir yerde ne de kâhyalıklarına atanan insanın onlara nasıl davranması gerektiğine dair. 

Oysa birkaç sayfa içinde belli oluyor ki ne Adem’le Havva’da ne de onların soyundan gelenlerde hayır vardır. Adem ile Havva Tanrı’nın buyruğuna uymazlar ve çarçabuk lânetlenip cennetten kovulurlar. 

Çiftin doğan ilk iki çocuğundan biri ise diğerini öldürür. İnsanın yeryüzündeki masalı bu minval üzere sürüp gider. 

Tevrat’ın Yaradılış ve Musa ile ilgili bölümünü defalarca okudum ama Tanrı’nın hayırsızlığını tekrar ve tekrar kanıtlayan insanlığın elinden yeryüzünü doldurma ve denetimine alma imtiyazını neden almadığını anlayamadım. Musa’ya yollanan on buyruğun hiçbiri de insanın “denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara” saygılı olmasına dair değildi. Tanrı sanki dünyayı insan için yaratmıştı ve yarattığı sayısız canlı arasında bir tek insanı umursuyordu. İsrail Tanrısı çeşitli melanetine şahit olduğu insanlığın “yeryüzünde yaşayan bütün canlılara” zebani olacağını öngörememiş miydi? İşte “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun," dediğin, başka hiçbir buyruğuna uymayan insan, bu buyruğuna uydu. Dünyaya hükümdar oldu ama eşkıya gibi. Doğayı viraneye çevirdi ve kendi dâhil bütün canlıları perişan etti. İsraillilerin ise onları elinden kurtardığın firavuna dönüşme yolunda. Sorabilir miyim… Şimdi bize ne diyeceksin?


www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Lawes'un yaptığı ve yapmadığı

    Suni gübrenin babası, John Bennet Lawes adlı bir İngilizdir. Aslında Lawes için suni gübrenin amcası demek belki daha doğru olur. Çünkü, bazı maddeleri toprağa katmanın verimi artırdığını ilk Justus von Leibig isimli bir Alman keşfetti. Ama Leibig ne buluşunun patentini aldı ne de ticari olarak geli... DEVAMI>>

  • Yılanın öcü

    OZANKÖY Öğle sıcağında, yol kenarında, ellerindeki kürekleri piyade tüfeği gibi tutan telaşlı iki inşaat işçisini görür görmez niyetlerini anladım. Yılan kovalıyorlardı.Daha önce de, heyecanla konuşurken küreğin metal kısmını, iki eliyle, balta gibi kullanmak üzere yan tutan, böyle işçiler görmüştüm... DEVAMI>>

  • Metin Münir'in iflası

    Çocukluğumda, tatillerde, bazen dedemle dayımın birlikte çalıştırdığı lokantada garsonluk yapardım.Dükkân Lefkoşa'nın o zamanki alışveriş merkezindeydi. Selimiye Camii, bandabuliya (hal), bedesten, sırıtan sessiz develeriyle Deveciler Hanı, körükleri har har eden kara demirciler, arşınla kumaş ölçe... DEVAMI>>

  • Kuantum evliya

    OZANKÖY Hava çok sıcak ve rutubetliydi, ama gene de evin klimalı serinliğini bırakıp Rum tarafındaki süpermarkete alışverişe gitmeye karar verdim. Alışverişe pek ihtiyacım yoktu aslında, ama canım sıkılıyordu. Evden çıkıp birkaç saat insan arasına karışmak değişiklik olacaktı. Kapıyı açar açmaz ağus... DEVAMI>>

  • Köpekbalığı Karpaz çorbası

    OZANKÖYEğer bir Çin lokantasının mönüsünde köpekbalığı yüzgeç çorbasına rastlarsanız ısmarlamadan önce bir an düşünün.Finners (yüzgeççi) denilen balıkçılar, köpekbalıklarını ağlarla çektikten sonra sırt ve göğüs yüzgeçlerini keserler ve canlı canlı denize geri atarlar. Hareket etme yeteneğini kaybed... DEVAMI>>

  • Duhuliye

    OZANKÖY Güneşin batışına yakın denizde sırtüstü yüzüyorum. Koyun ucunda, sulara uzanan tepeciğin arkasında, güneş denize iniyor. Ters yöne yüzünce yükselmekte olan ayı görüyorum. Beyaz bir karpuz dilimi gibi maviliğin üzerinde duruyor. Her gün bu koya gelip yarım saat yüzüyorum. Günümün en hoş zama... DEVAMI>>

  • Bir gün yalancıdolma

    Bir gün yalancıdolma yapmasını öğrenmeliyim. Annem öldükten sonra ne yalancıdolma ne de sevdiğim diğer yemekleri yapacak kimsem kalmadı.Ona öğle yemeğine gittiğimde sofrada muhakkak sevdiğim yemekleri bulurdum. Bulgur pilavı ile bumbar, enginar dolması, molohiya, etli taze fasulye ve kereviz, maydan... DEVAMI>>

.