Geçen sene çıkan otobiyografisinde* bunu çevresindeki doğanın
güzelliğinin ona verdiği ilhama bağlıyordu.
Ve resim yapmanın iç hayatını gözetim altında tutma ve denetlemeye
yardımcı olmasına.
Sanırım bundan kastı resim yapmanın ona kalabalıklar arasında tek
başına, kendi iç dünyası ile baş başa kalmasına olanak sağlaması idi.
Paul’un merakı yollandığı yatılı lisede de devam etti. Hatta orada
kendisi gibi resme tutkun bir kızla tanışıp sıkı arkadaş olması ve bunun
onda yarattığı kıskançlık ve rekabet duygusu ressam olma arzusunu daha
da kamçıladı.
Arkadaşının yaptığı resimler sanki onunkinden ustacaydı.
On altı yaşında Noel tatili için eve döndüğünde Paul, kendini hummalı
bir biçimde resim yapmaya verdi. Döndüğünde portfolyosunu resim
öğretmeni Bayan Bailey’e gösterdi. Kadın resimlerden çok etkilendi.
Arkadaşı ise bir resim bile tamamlamamıştı. Onun resim aşkı sönüyordu.
Öğretmeni Bailey, Paul’un resimlerini Londra’nın ünlü güzel sanatlar
akademisi Slade’e gönderdi. Kız mülakat için oraya gittiğinde
resimlerine bakan profesör akademide hemen başlayabileceğini söyledi.
Ama babası kızının ressam olmasını istemiyordu. Onu Paul’e akademide bir
yer veren profesörün mektubu ikna etti.
“Yapılmayan her resim kalpte açılan bir yaradır,” diye yazmıştı
profesör.
Şimdi altmış yaşında olan Paul akademiye başladı ve resimleri büyük
paralara satılan ünlü bir ressam oldu.
Tutkusu değişmeden devam ediyor. O kadar ki çocuğu olunca kendisi ayrı
evde, kocası ile çocuğu ayrı evlerde oturdular.
Bu hikâyeyi anlatmamın nedeni, insanın mutlu olabilmesinin en önemli
koşullarından birinin sevdiği bir işi yapması olduğuna dair derin
inancımdır.
İnsan sadece sevdiği bir işte başarılı olabilir.
Bunu kendi çocuklarımdan da biliyorum.
Bir süre önce İstanbul’daki bir arkadaşımla konuşurken teenager oğlunun
futboldan başka bir konuyla ilgilenmediğini öğrendim. Bundan pek memnun
değildi. Ona çocuklarımla olan deneyimimden bahsettim.
Hâli vakti yerindeydi. “Oğluna liseyi iyi bir derece ile bitirirsen seni
İngiltere’de futbolla ilgili bir üniversiteye yollayacağım de bak nasıl
çalışacak,” dedim.
Galiba pek ikna olmadı.
Gene de ona böyle bir üniversitenin linkini yolladım.
Bu linki teenager kızı futbol delisi olan bir Rum arkadaşımdan almıştım.
O, kızının arzusu ve yeteneği istikametinde yürümeye karar vermişti.
Bazen çocuk kendi yeteneğini veya eğilimini kendi keşfeder ve bunu
gösterir, bazen anne babaların ona yardımcı olması gerekir. İsteksiz
çocuklarını kendi meslekleri veya şirketleri için yetişmeye itenler,
onları neşesiz bir hayata mecbur ediyorlar.
Herkes; sevgili, eş, arkadaş hayatımızdan düşebilir, kalıcı tek şey
mesleğimizdir. Severek yaptığımız bir işimiz varsa her zaman
tutunabileceğimiz bir şeye sahibiz. Sevmezsek affı olmayan bir cezaya
mahkûm gibiyiz.
İnsan sevmediği bir işte de başarılı olabilir ama mutlu olamaz. Çünkü
hayatın onun için seçtiği istikametin ters yönüne yürümüştür.
* Celia Paul, Self-Portrait (Kendi Portrem)/Türkçesi yok.
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi