Sanırım bunlar, korku ve endişe duymak, bütün canlılara hastır.
Yatak odamın penceresinden izlediğim serçe, duta asılı yemliğe konup
içindeki kenevir tohumlarını gagalamaya başlamadan önce ona yakın bir
dala konuyor. Başını âni hareketlerle sağa, sola döndürüyor, yukarı
bakıyor. Sonra aynı hareketleri birkaç kere tekrarlıyor.
Etrafta ona zarar verebilecek, hatta yiyip hayatına son verecek başka
bir kuş (veya insan) var mı?
Olmadığına kanaat getirince yemliğin kenarına iniyor ve orada son defa
çevresine bakındıktan sonra (bu defa biraz daha süratli çünkü bir an
önce ağzına bir tohum almak istiyor) başını yemliğe daldırıyor. Onu bu şekilde davranmaya sevk eden korku ve endişedir. Bu iki duygu
onun ayrılmaz yoldaşıdır. Uyurken bile bir gözü açık ve beynin yarısı
uyanık olacak.
Karıncalar benden çok önce uyandı. Her sabah olduğu gibi mutfak
bankosuna üşüştüler, akşamdan kalmış olabilecek ekmek kırıntılarını,
karpuz veya kavun lekelerini arıyorlar. Yaklaştığımı görünce
kaçışıyorlar.
Bu karıncalar neredeyse gözle görülemeyecek kadar ufak.
Onlara nasıl
görünüyorum? Biraz sonra onları teker teker avlayacak olan orta
parmağımı, alçaktan süzülerek geçen bir uçak misali dev gibi mi
görecekler?
Sağa sola dağılıp bankonun üzerindeki şeylerin altında gizlenmeye
çalışırken duydukları ölüm korkusudur. Davranışları söylüyor bunu.
Ölmek istemeyen bütün canlılar gibi onlar da kaçıyorlar.
Sütten kesildikten sonra ondan alınıp götürülen danasının ardından
ağlayan ineğin üzüntüsü, herhangi bir insan annesinin ağlamasından
farklı değil.
Kesime gönderilen hayvanın kasaptan satın aldığınız etinde, üzerine
sinmiş ölüm korkusu ve ölümü yaklaştığında duyduğu dehşet var.
İnsanla hayvanların paylaştığı sadece korku ve endişe değil.
Onlar aynı esrarengiz gücün hayat nefesi üflediği yaratıklardır. Sadece
şekilleri değişiktir ve yapabilecekleri şeyler farklıdır.
Yaradılışın gözünde – ama tek Tanrılı dinlerin değil – hiçbir canlı özel
veya diğerinden üstün değildir.
Önemli hâllerde insanların ve hayvanların özellikleri örtüşür.
Bizimle ortak bir kader paylaşırlar. Bizim gibi doğarlar ve ölürler. Ve
bu konuyu düşünmüş birinin sözleriyle, “muhtaçtırlar, bağımlıdırlar,
doğuma, cinselliğe ve ölüme tabidirler, sızı ve korku duyarlar.”
İnsan; dünya ve içindeki her şeyin kendisi için yaratıldığı
inancındadır.
Dünyanın da insanın da içinde bulunduğu acıklı duruma, bu düşüncenin
katkısı büyüktür.
Tek tanrılı dinlerin koyduğu bir kural olan bu düşünce değişir, insan
bir gün dünyadaki yerinin sandığı gibi olmadığını anlar mı, sanmam. O
işte para yok çünkü.
İnsan, işine geldiği için dünyayı da kendini de bitirinceye kadar aynı
kalacak ve hayvanlar onun dostu olmayacak.
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi
www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ
Diyalog Gazetesi