18 Temmuz 2020 Cumartesi

Hayvanlar dostun olsun

Korku ve endişe duymak insanın temel özelliklerindendir. Ama salt insanın değil. 
 
Sanırım bunlar, korku ve endişe duymak, bütün canlılara hastır. 
 
Yatak odamın penceresinden izlediğim serçe, duta asılı yemliğe konup içindeki kenevir tohumlarını gagalamaya başlamadan önce ona yakın bir dala konuyor. Başını âni hareketlerle sağa, sola döndürüyor, yukarı bakıyor. Sonra aynı hareketleri birkaç kere tekrarlıyor. Etrafta ona zarar verebilecek, hatta yiyip hayatına son verecek başka bir kuş (veya insan) var mı? Olmadığına kanaat getirince yemliğin kenarına iniyor ve orada son defa çevresine bakındıktan sonra (bu defa biraz daha süratli çünkü bir an önce ağzına bir tohum almak istiyor) başını yemliğe daldırıyor. Onu bu şekilde davranmaya sevk eden korku ve endişedir. Bu iki duygu onun ayrılmaz yoldaşıdır. Uyurken bile bir gözü açık ve beynin yarısı uyanık olacak. 
 
Karıncalar benden çok önce uyandı. Her sabah olduğu gibi mutfak bankosuna üşüştüler, akşamdan kalmış olabilecek ekmek kırıntılarını, karpuz veya kavun lekelerini arıyorlar. Yaklaştığımı görünce kaçışıyorlar. Bu karıncalar neredeyse gözle görülemeyecek kadar ufak. 
 
Onlara nasıl görünüyorum? Biraz sonra onları teker teker avlayacak olan orta parmağımı, alçaktan süzülerek geçen bir uçak misali dev gibi mi görecekler? 
 
Sağa sola dağılıp bankonun üzerindeki şeylerin altında gizlenmeye çalışırken duydukları ölüm korkusudur. Davranışları söylüyor bunu. Ölmek istemeyen bütün canlılar gibi onlar da kaçıyorlar. 
 
Sütten kesildikten sonra ondan alınıp götürülen danasının ardından ağlayan ineğin üzüntüsü, herhangi bir insan annesinin ağlamasından farklı değil. Kesime gönderilen hayvanın kasaptan satın aldığınız etinde, üzerine sinmiş ölüm korkusu ve ölümü yaklaştığında duyduğu dehşet var. 
 
İnsanla hayvanların paylaştığı sadece korku ve endişe değil. Onlar aynı esrarengiz gücün hayat nefesi üflediği yaratıklardır. Sadece şekilleri değişiktir ve yapabilecekleri şeyler farklıdır. 
 
Yaradılışın gözünde – ama tek Tanrılı dinlerin değil – hiçbir canlı özel veya diğerinden üstün değildir. Önemli hâllerde insanların ve hayvanların özellikleri örtüşür. Bizimle ortak bir kader paylaşırlar. Bizim gibi doğarlar ve ölürler. Ve bu konuyu düşünmüş birinin sözleriyle, “muhtaçtırlar, bağımlıdırlar, doğuma, cinselliğe ve ölüme tabidirler, sızı ve korku duyarlar.” 
 
İnsan; dünya ve içindeki her şeyin kendisi için yaratıldığı inancındadır. Dünyanın da insanın da içinde bulunduğu acıklı duruma, bu düşüncenin katkısı büyüktür. Tek tanrılı dinlerin koyduğu bir kural olan bu düşünce değişir, insan bir gün dünyadaki yerinin sandığı gibi olmadığını anlar mı, sanmam. O işte para yok çünkü. İnsan, işine geldiği için dünyayı da kendini de bitirinceye kadar aynı kalacak ve hayvanlar onun dostu olmayacak.

www.diyaloggazetesi.com ==> OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ

Diyalog Gazetesi

ZAMANSIZ YAZILAR