25 Haziran 2016 Cumartesi

Web’de karşılıksız sevgi arayan kadın

Zırrrrr.

Zırrrrrrr.

Zırrrrrrrrrr.

Simge 47 gün boyunca günde 16 saat durmadan yazıştığı Moris Hesaplıyan’ın zilini çalıyor. Heyecanlı. Sonunda gerçek Moris’i görecek. Yol boyunca onun ne kadar cana yakın, ne kadar sevgi dolu bir insan olduğunu düşünüp durdu.

Kapıyı Moris açıyor.  

Son yıllarda Türk roman dünyasında duyulan belki de en özgün ses olan Melida Tüzünoğlu’nun son romanı “Cimri Cömert” böyle başlıyor.  Ve süratle bir  Charlie Kaufman senaryosu  gibi absürt hatta metafizik bir boyut alarak 146 sayfa boyunca devam ediyor. Güzel bir rüyadan kabusa geçisin hikayesi.
Simge’nin Moris’in maillerdeki adam olmadığını anlaması uzun sürmüyor. Gerçek Moris çirkin. Pis. Kaba. Ve olağanüstü cimri. O kadar nekes ki Simge susadığında ona su bile vermek istemeyecek. Acıktığında ona sunacak bir şeyi de yok. Simge’nin açlıktan bayılmaması için ona para verip bakkala yollaması gerekecek. Ama Moris o kadar hesabi ki Simge’nin parası ile bile rahat alışveriş yapamayacak.

Moris’in dairesi kendi kadar acayip. Banyonun lavabosu minyatür. Battaniye konuşuyor. Laptop havada.

Simge Moris’in evinde küçüle, küçüle, molekül oluyor.

“Karşılıksız sevgi” bulmayı umarak Moris’e gitti ama her şeyi “Hesaplıyan” adamın ona düş kırıklığından başka bir verecek şeyi yok. Simge’den alacağı bir şey de yok. Web’den et ve kemik buluşmalara geçmenin amacı olan seks bile ilgilendirmiyor onu.

Sonunda Simge Moris’in çoraklığından ve yavanlığından tiksinecek ve onu “delete” edecek.

Sırada... Zırrrrr, Zırrrrrrr, Zırrrrrrrrrr... Moris'in tam tersi olan Mert  İkramcıoğlu var. Mert müthiş zengin ve doğa ötesi cömert. “Neşesi salonu çevreleyen aynalara pinpon topu gibi çarpıp dönüyor. Çarpıyor. Dönüyor. Çarpıyor. Dönüyor.”

Simge bu defa da büyümeye başlıyor. Pantolonunun paçaları diz kapaklarına çıkıyor, gömleğinin kolları dirseklerine ancak yetişiyor, üç numara birden büyüyen ayakları Mary Jane’lerine sığmıyor. Ama büyümesi durmuyor. Saçı 76 metre oluyor, “savurdukça huuuu huuuu diye rüzgarlar esiyor.”

Mert’in cömertliğinin sonu yok. Eve on kilo dondurma ısmarlıyor. Lokantada Möet & Chandon şampanya. Konserde VIP bilet. Alışverişte Simge’ye binlerce dolarlık Chanel çanta alıyor. Ankara-İstanbul uçağını kaçırdıklarında  New York’a gitmeyi öneriyor.

“İmkanlar artınca arkadaşlık ne kadar çabuk aşka dönüşüyor,” diye düşünüyor Simge.

Ama dönüşüyor mu? Mert’le New York’a gidecek mi?

Başında çekici bulduğu para bolluğu kısa zamanda anlamsızlaşıyor. “Cimrilik komik, cömertlik ise trajikmiş,” diye düşünmeye başlıyor.

*
Pis ve zevksizlerin eline düşmüş; kalabalık, yalnızı bol bir şehirde web‘de  sevgi arayan sayısız insan var. Ama orada hiç kimse, ya da hemen hemen hiç kimse, gerçek kendi değil. Ve web, belki de, sadece, geçek hayatta yaşadığımız yalnızlığın ve yalanların uzaydaki bir uzantısı.

İnsan gerçek hayatta bulamadığı sevgiyi orada bulabilir mi?  

Tüzünoğlu, kendine has stiliyle, büyük bir ustalıkla ve acımasızca kucağında bilgisayar, elinde akıllı telefon  olan herkesin karşılaştığı veya karşılaşacağı bu büyük soruyu deşiyor. Ama cevabı bulmayı okuyucuya bırakıyor.

Benim bulduğum şu: İnsan kendini kendinden başka bir yerde bulamaz. Sevgi ise galiba şans işi.
---
CİMRİ CÖMERT Melida Tüzünoğlu APRIL Yayıncılık

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Mutluluk öksüz müdür

    Belleğin akıl ermez özellikleri var.  Yaşanan mutlukları kolay unutur. Mutsuzlukları ise mezara kadar saklar. Hatırlamak istediklerini unutur, unutmak istediklerini hatırlar insan.  Mutsuluk yanağa konan bir öpücük gibidir. İz bırakmaz. Mutsuzluk yanağa atılan bir jilet.Elem kaynar su g... DEVAMI>>

  • Bir bulutu anlamak

    Doğanın sergilediği güzelliklerin en “halka açık” olanı bulutlardır. Ağaçların arasında bulunmak için ormana gitmek gerek. Deniz için denize yakın bir yerde olmak lazım. Bulutları seyretmek için gökyüzüne çıkmaya veya başka bir yere yolculuk yapmaya gerek yok. Herhangi bir yerde başınızı kaldırın v... DEVAMI>>

  • Panik atak hastalık mı, ruh hali mi?

    Havva (bu onun gerçek adı değil) ilk panik nöbetine yeni satın aldığı evine taşındığı gece tutuldu.“Taşınmak istemiyordum” diye anlattı. “Kiralık bir katta oturuyordum ve mutluydum. Odalardan, pencerelerimden görünen manzaradan memnundum. Ama bir gün gelip kira ödeyemeyecek duruma düşmekten korkuyor... DEVAMI>>

  • Hayattaki en lüks şey

    Bir gün bir arkadaşımla kırlarda yürüyordum. Bana sordu. “Hayatta en lüks şey nedir, biliyor musun?”Hayır dedim. Nedir?“Sabahleyin istediğin zaman yataktan kalkmak.”Düşündüm. Daha lüks bir şey bulamadım.Söylediği bir hayat tarzının özeti idi, aslında.Özgür olacak kadar para veya keyif sahibi olmak, ... DEVAMI>>

  • Yaşayan bütün şeylerin Everest’i

    İnsan ömrü ile ağaç ömrü farklıdır. İnsan ömrü (“üç yirmi ve bir on”) bir ağacın hayatının bütün evrelerine şahit olamayacak kadar kısadır.Ağaçlar ise yeryüzünün en uzun ömürlü organizmaları arasındadır. İnsanın baltayla ormana girmesinden önce bakir ormanlarda altı bin yıl yaşayan ağaçlar vardı. Ba... DEVAMI>>

  • Akbabaların başı neden kel?

    Batılılarla aramızda birçok fark var ama en önemlisi meraktır. Örneğin, bizde kimse tüyü merak etmez. Tüy nasıl gelişti? Kuşlar neden tüylüdür? Akbabaların başında neden tüy yoktur? Tüyler kuşları nasıl sıcak tutar ve ıslanmalarını önler?İlk tüylere, günümüzden yaklaşık 200 milyon yıl önce hüküm sü... DEVAMI>>

  • Orman banyosu

    OzanköyBirkaç günden beri her gün yüzmek yerine her gün yürüyorum. Deniz pis ve ılık.Havanın serinlemesi için akşamüstünü bekliyorum. Evimden arabayla yirmi dakika uzaklıktaki bir dağ yoluna gidiyorum ve rastgele bir yere park edip yürümeye başlıyorum. Bir buçuk saat kadar yürüyorum. Döndüğümde gün... DEVAMI>>

.