2 Temmuz 2016 Cumartesi
Miss Atomic Bomb
ZAMANSIZ YAZILAR
Yalı
Çiseleyen yağmurda sahilde yürüyorum. Benden ve martılardan başka canlı yok burada bugün. Yoldan ara sıra şırıltılarla otobüsler, minibüsler, arabalar geçiyor. Yüzleri Karadeniz'e dönük oturan martılar ben yaklaşınca teker teker kalkıp Boğaz'ın koridorunda uçanların arasına karışıyorlar. Durup bi... DEVAMI>>
Mucize
Filmden sonra sinemanın yakınlarındaki bir lokantaya gittik. Paltolarımızı garsonun yanımıza çektiği sandalyenin üzerine koyup cam kenarında iki kişilik bir masaya oturduk.Gündüz olsaydı ağaçları ve Üsküdar damlarının üzerinden, uzakta Marmara'yı görebilecektik. Ama sırtını karanlığa dayamış olan ca... DEVAMI>>
Çeyiz
OZANKÖY Keklikler çığlıklarla havalanınca aklıma o gün geldi. Üç veya dört yaşında olmalıydım. Babamla beraber, Yağmuralan'da, evimizin arkasında bunun gibi bir çam ormanında, buna benzer bir toprak yolda yürüyorduk. Yerde yatan bir keklik gördük. Koşup kekliğe dokundum. Yumuşak tüylerinin altında v... DEVAMI>>
Walter'in dersi
Beş sene öncesine kadar yaz tatillerimi Avusturya'da, sakin bir vadide, pansiyona dönüştürülmüş bir çiftlik evinde geçirirdim. Vadi, üzerinde semiz ineklerin otladığı yüksek, yeşil tepelerle çevriliydi. Ortasından iri çakıl taşlarının üzerinden köpürerek akan temiz sulu bir ırmak geçerdi. Ev, ırma... DEVAMI>>
Denge
İri bir karga korudaki parke yolda bir ekmek parçası gagalıyor. Gagasını kaldırıp kazma gibi ekmeğe indiriyor, ağzına aldığı sokumları yutmak için başını kaldırıyor. Ekmeği gagalamaya devam etmeden önce, başını sağa sola çevirerek ortalığı kontrol ediyor. Ona yukarıdan bakan otuza yakın güvercin va... DEVAMI>>
Hayalet yıldızların ışığında
OZANKÖY Her gün sabahleyin uyanmak tekrarlanan bir mucizedir. Fark etmeden içinde yaşadığımız mucizelerin belki en az farkına varılmış veya en fazla yok sayılmış olanı. Uyku her gece insanı tutsak alır ve, gözleri bağlı bir rehine gibi, bilinmeyen, keşfi mümkün olmayan bir diyara götürür. Oradan hiç... DEVAMI>>
Helen Hanım'ın kuyusu
OZANKÖY Bahçıvan hortumla ağaçları suluyor. Ocak ayında. Görülmüş şey değil. "Bu sene hiç yağmur yok" dedi yanına yaklaşınca. "Geçen sene gene biraz vardı." Yere diz çöküp parmaklarıyla toprağın derisini kaldırdı ve çiyin ıslattığı zeminin altındaki kuru toprağı gösterdi. Başıyla bahçenin yola baka... DEVAMI>>