18 Haziran 2016 Cumartesi

“İnsanlar arasına hoş geldin”

İngiliz ressam Cecily Brown - 46 yaşında - kızını doğurduğunda annesi ona  “İnsanlar arasına hoş geldin” demiş.

Tanıdığım, kırklarının başında, evlenmemiş, çocuksuz...
Bazen bekâr bir kadınla tanışırım bir yerde. Güzel, çekici, akıllı, bağımsız ruhlu. İlginç.

Neden bu kadın evli değil, neden bu kadını bir erkek kapmadı diye şaşarım.

Tanıdığım, kırklarının başında evlenmemiş, çocuksuz kadınların hepsi böyle. 

Yirmilerinde, otuzlarında kariyer peşinde koştukları için veya doğru adamı bulamadıkları için veya başka nedenlerle evlenmemişler, çocuk istememişler.

Zaman kırklarına yaklaşırken üzerlerine çullanmış. Çocuksuz olmak dert olmuş. Kimisinde saplantıya dönüşmüş.

Bu kadınlardan biri İstanbul’da avukatlık yapıyor. Yumurtalarını dondurdu önce. Birkaç yıl sonra bu yumurtaları kullanarak yapay bir biçimde anne olmaya çalıştı ama tutturamadı.

Sevdiği bir adamla yaşıyor ama boşandığı eşinden çocukları olduğu için adam başka çocuk istemiyor. Ondan habersiz hamile kalmaya çalıştı ama o da olmadı.

Şimdi bir çocuk evlat edinip adamı bırakmayı ve yalnız yaşamayı düşünüyor. İlişkisini zehirleyen bu konu hep aklında.

Bir diğer kadın küçük bir şirketin genel müdürü. Bu konuyu hiç konuşmuyor. Çocuk konusu açıldı mı umursamaz bir havaya giriyor. Ama derinlerinde kara bulutlar dolaştığını hissedebiliyorum.

Bir eski sevgilim - onunla uzun süre temasım olmamıştı - bir gün bavuluyla kapımın önüne dikildi. Birkaç hafta geçirdik.

Yıllar sonra söyledi benden bir çocuk yapmak için geldiğini.

“Sana haber vermeden büyütecektim” dedi. 
“Ama olmadı. Şanslı mısın, şanssız mısın bilmiyorum.” 
Yetim bir çocuğu evlatlık aldı.

“Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım” dedi bir gün karşılaştığımızda. “Ona tapıyorum.”

Bir başkası, 34 yaşında, “Tek başıma beceremem” diyor.  “Para, enerji, iyi bir hayat arkadaşı gerek. Onlar da yok. Tüm bunların ışıltılı olduğu bir anda, bana azıcık benzeme ihtimalli, minik oğlanlar ve kızlar güzel olmaz mıydı? Sen?”

Ben.

Benim dört çocuğum var. En güzel günlerimin çoğunu onları büyütürken geçirdim. Hiçbiri benimle yaşamıyor artık. Onlarla beraber olmam nadir tatil günlerine ait.

Eğer param olsa ilerlemiş yaşıma bakmadan bir çocuk sahibi daha olmak isterdim. Benim ona, onun da bana iyi geleceğini biliyorum.

Ama, ne kadar istesek de, her istediğimiz olmuyor.  

İnsanın istediklerini elde etmesi dünyadaki en ender olan şeylerden biri.

                                                  *
Batı’nın en az sevilen ve sayılan cumhurbaşkanı, suçlama ve hakaret şampiyonu adam, en kırıcı sözlerini çocuksuz kadınlara yöneltti. Onları yarım olmakla itham etti.

Hukuk ve terbiye kurallarının dışına çıkmak için özel bir icazetnameye sahip olduğunu sanıyor.

Tanıdığım o çocuksuz kadınların yüzde biri  kadar tam olamaz o.

Umarım bu sözlerinden dolayı cehennemin en sıcak yerinde ona özel bir yer hazırlanıyordur.

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Miami’de ev almak isteyen kadına kısa bir mektup

    İnsan, sadece bir ülkeyi sevebilir.Doğduğu, dilini öğrenerek, yemeklerini tadarak, doğasını koklayarak, tarihini kendi hikâyesinin geçmişi yaparak büyüdüğü yerdir bu ülke.Bu ülke yaşanmaz hale gelebilir. İnsan oradan kaçıp başka bir ülkeye yerleşebilir, ama orasını kendi ülkesi kadar sevemez.Aslınd... DEVAMI>>

  • Hey çocuklar, ben döndüm!

    Bir arkadaşım vardı, eşi ile beraber, evlerini o kadar seviyorlardı ki tatile çıkarken bir ayakları ileri, diğeri geri giderdi.Daha havaalanına varmadan “Evimiz gibisi yok,” derlerdi.Cuma akşamı, Antalya’dan, iki saat gecikmeli Pegasus uçağıyla adaya dönerken hatırladım. Galiba ben de onlar gibi o... DEVAMI>>

  • Aelian'ın Kargaları

    Bahçede kuşlar, yılanlar, fareler ve susayan diğer yaratıklar için taştan oyma üç kap var.Eve en uzak olanından başlayacak olursam …Birincisi, su deposu çeşmesinin altında duruyor.İkincisi, büyük bir çakıldan oyulmuş, eski bir havan. Bahçe kapısına yakın düz bir kaya çıkıntısının üstünde duruyor. ... DEVAMI>>

  • Aylak adam

    İnsan, yaz gelince kışın soğuğunu, kış gelince yazın sıcağını çarçabuk unutuverir ama her ikisi de geri döner, kendini hatırlatır.Biri dağa, diğeri denize bakan iki pencere arasındaki esintiyi almak için yastıkları yatağın ayak ucuna taşıdım, ama esinti yok.Dışarıdan içeriye ağustos böceklerinin se... DEVAMI>>

  • Düşünülmüyorsunuz sanmayın

    Sıcak.Ağustos böcekleri ötüyor, buzdolabının motoru çalışıyor.Terliyorum. Ama kendi evimde terliyorum.Buzdolabından soğuk bir şişe su çıkarıp bardağa doldurabilirim ve soğuk camı ara sıra yanağıma değdirerek suyu içebilirim. Soğuk karpuz dilimleyebilirim.Üst kata çıkıp klimanın serinliğinde uyuy... DEVAMI>>

  • Bir ben yetmez

    Artık bunu iyice anladım.Bana bir Metin Münir yetmiyor. En az beş Metin Münir’e ihtiyacım var.Birisi, bu yazıyı yazacak.Birisi, badem ağacının altında veya balkonda, hangisi daha serinse, Elif Batuman’ın The Posessed (Ecinniler) adlı kitabını okuyacak.Birisi, çok az kişinin bildiği yerlerde bostan ... DEVAMI>>

  • Tatların mihenk taşı

    OzanköyGüneş, akasyanın yapraklarına vuruyor, esinti akasyanın yapraklarını sallıyor.Gittikçe daha erken uyanıyorum. Öğleye kadar uyuduğum günler gitti ve bir daha geri dönmeyecek.Bu sabah, ağustos böceklerinden bile önce uyandım. Güneş daha doğmamış ama dünyayı aydınlatmıştı ve sadece o saatlere a... DEVAMI>>

.