19 Ocak 2012 Perşembe

Pamuk ateşe atıldığında neden yanar?

Steven Weinberg’in kitabı çıkar çıkmaz ısmarladım ama elime geçtikten sonra epey zaman evimdeki “Okunmayı bekleyen kitaplar” kuyruğunda beklemek zorunda kaldı.
Geçenlerde bir sabah, havaalanına gitmek üzere yola çıkmadan önce, yanıma, yolculukta okumak için kitap almadığımı hatırladım. Salondaki yuvarlak masanın üzerindeki kitapları elden geçirdim. Weinberg’in Göl Manzaraları’nı(*) sırt çantama koydum.
Teksas Üniversitesi profesörlerinden Weinberg Nobel ödüllü bir fizik ve astronomi profesörüdür. Onu dergilerdeki yazılarından tanıyordum. Fizik ve astronomiye meraklıyım ama her iki konuda da bilgim sığ ve amatördür. Weinberg’in değişik yerlerde yayımladığı makalelerini topladığı kitabı benim gibi insanların anlayabileceği şekilde yazılmıştı. Belki içinden bir şeyler kapabilirdim.
Uçakta kitabı okumaya son yazıdan başladım. “Tanrısız” adlı yazı din ile bilim arasındaki gerilimi irdeliyordu.
Weinberg’e göre Müslümanlık’ta bu gerilim Hıristiyanlık’ta olduğundan büyüktü. Hıristiyanlık bir yerde bilimle barışmıştı ama Müslümanlık’ta böyle bir el sıkışma olmamıştı.

“1100 yılı civarında Sufi filozof Ebu Hâmid el Gazâli doğada birtakım kanunlar olduğu düşüncesine bile karşı çıktı” diye okudum. “Çünkü böyle kanunlar olması Tanrı’nın elini bağlardı. Gazali’ye göre, ateşe atılan bir pamuğun kararmasının ve alev almasının nedeni ateşin ısısı değildi, pamuk, Tanrı öyle istiyor diye kararıp tutuşuyordu.”
Doğa kanunları Tanrı’nın “genellikle olmasını istediği şeylerin bir özeti” şeklinde İslam’la bağdaştırılabilirdi ama Gazali bu yolu seçmedi. Astronomi ve matematiği şaraba benzetti. Şarap vücuda güç kattığı gibi matematik de zekâya güç katıyordu ama ondan korkulmalıydı çünkü insanı “tehlikeli doktrinlere” cezbedebilirdi.
Müslüman ülkeler dokuzuncu ve onuncu yıllarda bilimde dünyaya öncü idi. Gazali’den sonra gelen yüzyıllarda ise İslam’da bilim öldü.
Kimine göre, bunda, düşünceleri bugün bile etkili olan Gazali’nin rolü büyüktür. Kimine göre, İslam’da bilimin neden kenara itildiği büyük ve çözülmemiş bir muammadır.

Batı’ya yerleşip bilimde önemli buluşlar yapan Müslüman çok bilim adamı oldu, diye yazdı Weinberg. Ama “Kırk yıldır fizik ve astronomi konusunda yazılan bilimsel makaleleri inceliyorum. Müslüman ülkelerde yazılmış, okunmaya değer bir makaleye rastlamadım.”
Müslümanlığın da, Hıristiyanlık gibi, kavgasını sonlandırıp bilimle barışması gerekir. Bilimde önder ülkeler arasına katılmadan, Müslüman ülkeler Batı’nın müşterisi olmaktan kurtulamaz.
Bu tespit bizim için de geçerlidir. İntihal kuluçkası üniversitelerimiz ve dil bilmeyen bilim insanlarımızla en çok Ortadoğu’nun horozlarından biri oluruz.
Var mı, bilimle barıştırıp bu kaderimizi değiştirecek?
*Lake Views/Steven Wienberg/ Belknapt Harvard

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Mozart'ın ölümü

    Wolfgang Amadeus Mozart, 1791 Aralık’ının beşinci günü, gece, bire beş kala öldü. Otuz beş yaşındaydı. İki aydan beri hastaydı. Elleri ve ayakları şişmiş, sokağa çıkamaz olmuştu. Sevgili kanaryasının ötüşlerine bile tahammül edemiyordu. Kuşun kafesini yatak odasının yanındaki odaya, so... DEVAMI>>

  • Kökler

    Bir gün baktım, bahçede kendiliğinden bir kamış çıkmış. Çok sevindim. Bir armağan, dedim. Doğanın salladığı elekten savrulan, hak etmek için bir şey yapmak gerekmeyen, karşılığında bir şey istemeyen, çoğalan, verdiği zevk hiç azalmayan bir hediye. O kamış uzattığı kökünden y... DEVAMI>>

  • Cennetten kovulmanın sonu

    Yerleşik hayata ve tarıma geçiş, insan-doğa  ilişkisinde, hâlâ devam eden, kader değiştirici bir dönüşüme neden oldu. İnsan, o konargöçer çağlarda avlayarak ve toplayarak yaşarken diğer yaratıklar gibi doğada ne varsa onunla yetiniyordu. Bu var olan şeyler – av hayvanları, kökler, mantarlar, ... DEVAMI>>

  • Adem ile Havva'nın cennetten kovulması neyi anlatıyor?

    İnsan, bilimsel adı ile homo sapiens, 200,000 yıl önce yeryüzüne ayakbastı. On binlerce yıl varlığını avlayarak ve toplayarak, sabit bir konutu olmadan, avlanacak ve toplanacak yiyecek peşinde gezerek geçirdi. On iki bin yıl önce çiftçiliğe ve hayvancılığa başlayarak yerleşik hayat... DEVAMI>>

  • Ölümden sonraki hayatım

    Son günlerde şöyle bir şey hayal ediyorum: Ölüyorum ve karşıma, yüksek bir duvarın önünde bir adam çıkıyor. “Cennettesiniz” diyor. Alacakaranlıkta ondan ve duvardan başka bir şey görmüyorum. Hiç ses yok. “Cennete benzemiyor” diyorum. “Cenneti daha önce görmüş müydünüz?” diye... DEVAMI>>

  • Ayşe'ye mektup

    Sevgili Ayşe, uzun zamandır e-mail değiş tokuş etmedik. İyi misin, merak etmeye başladım. Beni sual edecek olursan, her zamanki gibiyim: Ne iyi ne kötü, ne mutlu ne mutsuz, ne ümitli ne ümitsiz. Düzlükte bir tavşan gibi. Hayatım bildiğin gibi geçiyor. Plansız, randevusuz, az çok başkasız. Yazıy... DEVAMI>>

  • Bahçede dünyanın sonunu bekliyorum

    Ozanköy Kazağımın üstündeki kazağı çıkardım. Onu da ve onun altındaki tişörtü de çıkarmıyorsam, üşendiğimdendir. Gün, yılanları kış uykusundan uyandıracak kadar sıcak. Böyle çok gün oldu bu kış, eğer bu yaşadığımız ılık günlere kış denebilirse. “Bizde kış Ocak’ta gelir,” der ... DEVAMI>>

.