3 Eylül 2019 Salı

Bach’ın çello süitlerini dinlemeden ölmeyin

Johann Sebastian Bach’ın (1685-1750) çello için yazdığı altı süit, klasik batı müziğinin Everestlerinden biridir.

Ama ne zaman, kimin için yazıldıkları, ilk kimin tarafından seslendirildikleri, hatta Bach hayatta iken seslendirilip seslendirilmedikleri meçhuldür.

Genel kanaate göre parçalar, muhtemelen, Bach’ın 1717-1723 yıllarında saray besteciliği yaptığı Cöthen Prensliği’nde yazıldı.

Bach’ın mürekkep ve karga kanadı ile yazdığı orijinal beste de kayıp. Müzisyenlerin bugün kullandığı notalar Bach’ın ikinci eşi Anna Magdalena’nın (1701-1760) orijinalinden kopyaladığı el yazmasıdır.

Bach, yaşarken Mozart veya Beethoven veya yaşıtı Handel gibi ünlü olmadı. Hayatını Viyana, Paris veya Londra gibi müzik merkezlerinde değil, daha o zaman Almanya olmayan Almanya’nın taşrasında geçirdi. Bestelerinin büyük bir bölümü yaşarken basılmadı bile.

Öldükten sonra müziği iyice gözden düştü. Bach’ı müzik dünyasına geri getiren Felix Mendelssohn (1809-1847) oldu. Mendelssohn’un 1829’da Berlin’de sahneye koyduğu, İsa’nın son saatlerini anlatan St. Matthew oratoryosu sansasyonel bir başarı yakaladı. Bach’ın eserlerinin basılması ve icra edilmesine yol açtı.

Çello süitleri de ölümden dönen besteler arasındaydı. Ama tipik olmayan bir iş sayıldılar ve egzersiz müziği olarak kullanıldılar.

Süitleri klasik müzik repertuvarının en popüler parçalarından biri yapan İspanyol çellist Pablo Casals’dır (1876-1973).

Casals küçük yaşta müziğe başladı ve sekiz yaşında çelloyu seçti. Barselona’da konservatuar öğrencisi iken bir üçlü ile kafelerde çalmaya başladı. On yedi yaşına geldiğinde İspanyanın en ünlü müzisyenlerinden biri olmuştu.

On bir yaşında bir gün Casals babası ile birlikte Barcelona’da bir yetişkin çellosu satın almak için alışverişe çıktı.

Çello alındıktan sonra baba oğul Ramblas’ın yan sokaklarında çello müziği aranmaya çıktılar.

Casals bir dükkânda üzerinde Fransızca Johann Sebastian Bach Tarafından Yazılmış Altı Viyolonsel Sonat veya Suit’i yazılı bir nota defteri buldu. Defter o kadar eski idi ki kâğıdı tütün rengini almıştı.

Bach viyolonsel için beste mi yapmıştı?

Casals defterin kapağını açtı ve göz göze geldiği müzikle arasında ölünceye kadar sona ermeyecek bir tutku başladı.

Eve gittikten sonra on iki yıl her gün Bach’ın süitlerini çalıştı ta ki halkın önünde çalacak cesareti buluncaya kadar. Ve hayatta kaldığı sürece her gün kendi kendine süitlerden birini çaldı.

Casals’dan önce çello önemli bir solo enstrüman sayılmıyordu ve çellistlerin konser salonlarını doldurduğu vaki değildi. Casals’ın çello süitlerini keşfi ve onları meşhur etmesi ile ilgili bir kitap* yazan Eric Siblin’in sözleri ile “Casals çelloyu baştan yarattı.”

Casals çello süitlerini ilk defa 1936’da, İspanya iç savaşı başladıktan dört ay sonra kayda almaya başladı. Bugün Amazon’da Casals’ın kayıtları dâhil 100 civarında CD bulabilirsiniz.

Bendeki Rus çellist Mstislav Rostropovich’in (1927-2007) 1995’te doldurduğu kayıttır. En çok Birinci Süiti ve Rostropovich’in “solo çello için senfoni” olarak tarif ettiği Altıncı’yı seviyorum.

Matematik, müzik olsaydı Bach’ın müziği olurdu.


*The Cello Suits/ Eric Sibling. Türkçesi yok.


2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Notlar 3: Bir kadına âşık olmanın verdiği özgürlük

    Ağaçlar çocuklar gibidir. Ufakken bakım isterler.*Fotoğraf çekiyordum, bıraktım. Şimdi gözlerimle fotoğraf çekiyorum.*Yaşlılık budur işte, dedi. Senin kontrol ettiğin şeyler seni kontrol eder.*Ana kız o kadar birbirlerine benziyorlar ki aynı kitabın iki nüshası gibiydiler. Ama birisi okunmuş, diğ... DEVAMI>>

  • Şüpheler, sivriler, Le Carré ve başka şeyler

    Şüpheler, endişeler, korkular, arzular, eksiklikler, tatminsizlikler. Rahatsızlık veren hatıralar. Yapılması ertelenen sıkıcı, ama kaçınılmaz işler. Senden istenenler ve senin başkalarından istediklerin. Gelen ve giden paralar ve ikisi arasındaki daralan mesafe. Yılların geçmesine rağmen çekicili... DEVAMI>>

  • Ninemin sandıktaki yüzü

    Her insan birçok insan olarak doğar, tek insan olarak ölür.Alman feylesof Martin Heidegger’e (1889 - 1976), atfedilen bu söz acaba doğru mu veya ne kadar doğru?Rahmetli ninem, onu kızdırdığımda, sağ elinin işaret parmağını sallayarak “Sandıktaki yüzümü çıkarırım haa,” derdi.Aşağıda, sokak kapısı... DEVAMI>>

  • Notlar ve bir şiir: Yaz olup geçti sanki

    Bu yazı, salı günü yayımlanan yazımın devamıdır.*Nasıl bir insan olduğumuzdan sorumlu muyuz?*İnsanlar evrensel olduğuna inandığı değerlere ne kadar sıkı sıkıya bağlanırlarsa o kadar zalim ve acımasız olurlar.  Leopardi*Rehberimiz olan değerler doğru mu?*-Senin telefonun neden hiç çalmıyor?-... DEVAMI>>

  • Notlar: Ceylan iken aslan aramak

    Benim için yazı yazmak cebimde not defteri ve kalemle dolaşmak demektir.Çoğu zaman pijamamın cebinde bile defter ve kalem vardır.Nerede ne duyacağımı, ne göreceğimi, ne düşüneceğimi bilmediğim ve hafızama güvenmediğim için gereklidir bu yük.Konuşmak insanın en iyi bildiği şeylerden biridir.Bazen,... DEVAMI>>

  • Ben nasıl ben oldum diye sormak

    Romancı Catherine Lacey’e “Yazar olmak nedir?” diye sorulduğunda “Hayatını araştırıyor olmaktır,” demiş.Biraz Sokrates’in (M.Ö. 470/469 – 399) “Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez,” sözünü andırıyor ama aynı şeyi mi kastediyorlar, emin değilim.Belki aynı şeyi kast ediyorlar, belki etmiyorlar.İkis... DEVAMI>>

  • Vücudumun anıları

    New York Review of Books’un “şiddet ve gaddarlığın lirik yazarı” olarak tarif ettiği Roxane Gay biseksüeldir. Boyu 1.80’den uzundur. Süper obezdir. Gay, on iki yaşında bir grup oğlanın tecavüzüne uğradı. Kilo problemi bu olaydan sonra başladı. Yeni kitabının* konusu bu iki “ayıp” tır.Irzına ge... DEVAMI>>

.