8 Kasım 2016 Salı

Yaşamın mucizeleri

Birkaç gün önce İngiliz romancı J. G. Ballard’ın anılarını yeniden okudum.

Ballard’ın otuza yakın bilimkurgu kitabı var, ama onu dünya çapında üne, anı kitapları kavuşturdu. 

Bunlardan üç tane var.


En ünlüsü daha sonra Steven Spielberg tarafından filme alınan Empire of the Sun’dır (Güneş’in İmparatorluğu). Bu kitap birçok dile çevrildi ve yazdığı bütün bilimkurgu romanlarından fazla sattı.


Bunun ardından gelen The Kindness of Women (Kadınların İyi Yürekliliği) ,en sevdiğim kitaplardan biridir.


Dizinin son kitabı, yeni bitirdiğim Miracles of Life’tır (Yaşamın Mucizeleri).


Ballard’ın yaşamının mucizeleri çocuklarıdır.

Onu sevmemin nedeni, Güneş’in İmparatorluğu’nda kendisini çocuk olarak tanımam ve benim hayatımın mucizesinin de çocuklarım olmasıdır.


Ballard, 1930’da babasının fabrikatör olduğu Şangay’da doğdu. Şangay o zamanlar Batı tarafından sömürülen Çin’in sahil şeridindeki en ünlü ve renkli kentti.

Ballard’ın kişiliğini şekillendiren, yaşamının ilk on dört yılını geçirdiği bu liman ve Japonların Çin’i istila etmesinin ardından şehrin yakınlarındaki bir toplama kampında geçirdiği iki buçuk yıldır.


Savaştan sonra İngiltere’ye yollandı. Liseyi bitirdikten sonra tıp okumaya başladı, ama iki yıl sonra üniversiteyi terk etti. İngiliz Hava Kuvvetleri’ne (RAF) pilot yazıldı. Pilotluk öğrenmek için Kanada’ya, Türk subaylarının da bulunduğu NATO kampına gönderildi.
 
İngiltere’ye döndükten sonra RAF’tan istifa etti, bilimkurgu romanları yazmaya başladı ve güzel bir kadınla evlendi. İkişer yıl arayla üç çocuğu  oldu.

1963’te İspanya’da tatildeyken Ballard’ın eşi, az rastlanan bir hastalığa yakalandı ve üç gün içinde öldü.
 
“Sona doğru, nefes almakta bile zorlanırken elimi tuttu ve ‘Ölüyor muyum?’ diye sordu. Beni duyup duymadığına emin değilim, ama ‘Seni hayatımın sonuna kadar seveceğim’ diye bağırdım.”


Ballard bir daha evlenmedi ve çocuklarını tek başına büyüttü.

“Galiba onların bana olduğundan çok benim onlara ihtiyacım vardı” diye yazıyor. 

“Çocuklarıma derin bir sevgiyle bağlıydım ve onlar bunu biliyorlardı.”


Evde çalıştığı için her zaman çocuklarıyla beraber olabiliyordu. Tatilde karşılaştığı bir Amerikalı kadın, arabanın içine bakıp “Sen bu üç veletle yalnız mısın?” diye sorduğunda, “Bu üç veletle hiç yalnız olunmaz” diye cevap verdi.


“Hâlâ düşüncem odur ki, çocuklarım kendilerini büyütürken bir yan faaliyet olarak beni büyüttüler. Çocukluklarını birlikte geride bıraktık. Onlar mutlu ve kendine güvenen kişiler halinde gençlik dönemine girdiler. Ben onları bebeklikten kendilerine özgü düşünceleri ve emelleri olan büyükler haline geçişlerini izlemenin tecrübesi ile zenginleşmiş olarak, bir tür ikinci olgunluk dönemine girdim. Bütün doğadaki en kayda değer, anlamlı süreç olan bu olağanüstü süreci izlemiş çok az baba vardır. Babayı bırakın, evi ve aileyi idare etmenin yükü dikkatlerini o kadar dağıtır ki, birçok anne bile her gün çevresinde meydana gelen sayısız mucizenin pek farkına varmaz. Çocuklarımın ebeveyni olarak geçirdiğim yıllar bildiğim en zengin, en mutlu yıllardır.”


Benim de.

Ballard’ı en çok bunun için seviyorum. Farkında olmadan, ayrı yerlerde, ayrı zamanlarda aynı mucizeyi paylaşmış olduğumuz için. 

Bu her zaman, herkese açık olan bir mucizedir ve bütün mucizelerin mucizesidir.

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Sınır

    Doğada sürekli büyüyen bir canlı yoktur. Her canlının bir büyüme sınırı, ulaşabileceği optimum bir boyut var. Bu olgu, fizik kuralları – yer çekimi gibi – ve doğanın mantığı ile ilgilidir. Var olan her şey, sınırı ile vardır. Kontrolsüz büyüyen kanser hücreleri bile... DEVAMI>>

  • Vücut da hatırlar

    Sabahleyin uyanıyorum, yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalıyorum ve pencereyi açıp önünde bir saat kadar egzersiz yapıyorum. İlk gün, iki şey keşfettim. Vücudum esnekliğini kaybetmişti. Yirmi yıl önce kolayca, hatta zevk alarak yaptığım hareketlerin en basitlerini bile yapmakta zorlanıyordum. K... DEVAMI>>

  • Eşeğin ölümü

    Kış başlangıcında bir hafta sonu, Rum bir arkadaşımla beraber adanın batısındaki Akamas Yarımadası’na gittik. Akamas, büyük bölümü milli park olan, ormanları ve tenha kumsalları ile ünlü, sakin bir yerdir. Arkadaşım, zengin olduğu için rock yıldızlarının ve Rus oliga... DEVAMI>>

  • Kalıntı bir tür

    Ozanköy “Kalıntı canlı türlerinden biriyim” diyor Amerikalı yazar Rebecca Solnit. Ve bu türün ne olduğunu açıklıyor. “Hâlâ birkaç gergedan veya benekli baykuş var... Ama sayıları türlerinin yok olmamasını sağlayacak büyüklükte değil.” Bir canlı türünün neslini sürdürebilmesi için belirli bi... DEVAMI>>

  • Yalnız patlıcanı kırağı çalmaz

    Amerikalı bir kadın yazar, gençliğinde tek başına Avrupa’yı gezmeye çıktı. Galiba üniversiteyi yeni bitirmişti veya ara vermişti, emin değilim, çünkü okuduğum söyleşiyi kaybettim ve kadının adını da hatırlamıyorum, ama ünlü birisi. Gezi hakkındaki düşüncelerini ise biliyorum, ... DEVAMI>>

  • Ateş

    Evim kalorifersiz. Gündüzleri sıkı giyinir, geceleri salondaki şömineyi yakarım. Ateş sadece ısıtmaz. Göz için bir şölendir, düşünceleri canlandırır, ruhu yatıştırır. Yunan mitolojisine göre ateş tanrıların malıydı, ta ki Prometheus adlı bir maceraperest onu çalıp insanlara verinceye kadar. Tanr... DEVAMI>>

  • Şafak sökerken, elleri bağlı

    İyi yaşa, iyilik yap, cömert ol. İnsan, galiba, düşünmeye başlamasından itibaren nasıl yaşaması gerektiğini de düşünmeye başladı. İlk düşünürlerden – Doğu’da Konfüçyüs’ten, Avrupa’da eski Yunan feylesoflarından bahsediyorum - günümüze ulaşan sözler veya kitaplar, bu tür öğütlerle doludur. Tek t... DEVAMI>>

.