16 Haziran 2020 Salı

Bir şey kırıldı, kim bilir koptu belki

Yıllarca önce idi. Beni adada birkaç defa ziyarete gelmişti. Onu sevdiğim yerlere götürmüştüm. Uzun sohbetler ve sessizlikler etmiştik. Sonra ortadan kayboldu. Ondan haber almadan yıllar geçti.

Birlikte olduğumuz zamanların toplamı bir haftayı ya bulan ya bulmayan bir arkadaşlıktı benimki onunla.

O ise yazılarım aracılığıyla beni bulduğu için uzun zamandan beri tanıyordu ve hatta, canı isterse, benimle haftada birkaç kez birlikte olabiliyordu.

Ona sormalıydım ama hatırlayamadığım bir nedenle soramadım, yüz yüze tanıdığı adamı yazılarından tanıdığı adamdan az mı çok mu buldu diye.

Oysa bu sorunun cevabını yıllardır zaman zaman merak eder dururum: Yazdıklarım ne kadar ben? Onlar ben miyim yoksa sahte bir boya ile boyanmış benler midir?

Tanıdığım en özgür ve belki de hayattan en çok zevk alan kadındı. Sanırım kural tanımaz, başına buyruk canının istediği her şeyi korkusuzca yapan bir insan olduğu için böyleydi. Hayatın rutininden bağlarını koparmak, özgürce yaşamak için yıllarca çalışmış ve istediğini elde etmişti. Para kazanmanın cazibesinden kendini kurtarmış kendini esas yaşamak istediği hayata nakşetmişti. 

Son gelişinde bikinisini kurutmak için astığı dalda unutmuştu. Arasına bahçede o günlerde çıkan birkaç çiçek koyup adresine postalamıştım.

Sonra uzun süren bir sessizlik.

Geçenlerde, ondan birkaç e-mail aldım. Covid - 19 günlerinde neler yaptığını anlatıyordu. 

Bir mailinde şunları yazdı:

"Geçen gün aklıma geldi; bahçede ben koltukta uzanmış yatarken, mart ayının güneşi beni delice yakarken, memelerimin altından ılık ılık ter akarken sen karşımda durmuş bana bakıyordun, elinde zarif bir çay fincanıyla... Ne kadar iyi hissetmiştim o an. Bir tek an bile ne kıymetli."

Başka anlar hatırladım ama o ânı hatırlayamadım.

* * *

Her canlı kendi içine kilitlidir. Dışına çıkıp başka bir şey olamaz.

Ben sen olamam, sen ağaç olamazsın, ağaç içinden çıkıp kuş olamaz, kuş kelebek.

Zamanın aynı kesiti içinde birlikte olsak bile –sen, ben, ağaç, kelebek, kuş– algılarımız farklıdır.

Her zaman tek ve yalnızız. Bilinmeyen bir şeyden kopmuş, birbirimizin ne düşündüğünden habersiz, yan yana ama ayrı.

Bir şey kırıldı
Kim bilir koptu belki
Zincir desem değil
Ne de sahibi belli. 

Öyle ortalıkta bir şey
Eskimeden bitmiş işi
Parlayıp dururdu geceleri
Yaz olup geçti sanki. 

Dün tam oradaydı, gördüm
Hep durduğu yerde, ışıl ışıl
Ne olur dokunsam dedim
Yok şimdi.*


* Bülent Celasun


2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Mesai ve mutluluk

    Mutluluk iş saatleri dışına has bir duygudur. Batı’da mutluluk konusunda son zamanlarda yapılan araştırmaların ortaya çıkardığı en önemli bulgulardan biri bu.Harvard Üniversitesi eski başkanlarından Derek Bok kısa bir zaman önce piyasaya çıkan Politics of Happiness (Mutluluk Politikaları) adlı kitab... DEVAMI>>

  • Yazarın tatili

    OzanköyMuhtemelen farkında değilsiniz ama geçen yılın son haftasında izin yaptım ve yazı yazmadım.Bu bir tatil mi idi? Bir anlamda evet, bir anlamda hayır.Yazı yazmamak eğer tatil ise, tatil yaptım. Ama tatil yazı düşünmemek, yazılarıma konu olan bir sürü kişi, olay ve düşünceye kapıyı kapatmak, not... DEVAMI>>

  • 1940 model domates istiyorum

    Modern tarım yöntemleri doğayı mahvetmekle kalmıyor insanları da telef ediyor. İngiltere’de piyasaya çıkan: Gerçek Gıda Neden Yediklerimizin Besin ve Mineral Değerleri Düşük - Bunu Bertaraf Etmek İçin Ne Yapabiliriz adlı kitabın özeti bu.Bol taze sebze ve meyve yiyor olsanız bile durumunuz sandığını... DEVAMI>>

  • Kötü üsteğmen kötü marangoz

    OZANKÖYCuma gecesi. Koltukta uzanmış DVD’den Werner Herzog’un Bad Lieutenant adlı filmini seyrediyorum.Sağ elim ara sıra tabağın içine dalıp sapından siyah bir İspanyol üzümü koparıp ağzıma atıyor.Katrina kasırgasından sonra New Orleans’tayız. Orada Terence McDonaugh isimli bir polis (Nicholas Cage)... DEVAMI>>

  • Haftada altı gün

    Haftada altı gün bir klinikte çalışıyor. Günü işlek bir caddeye bakan, açılmayan pencereler arkasında geçiyor. İşten ara bulduğunda zemin katındaki kafeye iniyor, kaldırıma uzanan açık bölümde oturup kahve veya taze sıkılmış portakal suyu içiyor.Sigara dumanı, trafik ışıklarında durup geçen arabalar... DEVAMI>>

  • ‘İçimde 17 yaşında genç bir kız var’ dedi

    Oğlum iki haftalık sömestr tatilinin üç gününü deneyim kazanmak için İstanbul’da bir anaokulunda çalışarak geçirdi.“Nasıl geçti?” diye sordum, birlikte yemek yerken.“Beklediğimden ilginçti” dedi.Neyin ilginç olduğunu sordum.“Çocuklar” dedi. “Çocuklar çok orijinal” dedi. “Gerçek. Hiçbir sahtelikleri ... DEVAMI>>

  • Bir insanın ne kadar toprağa ihtiyacı var?

    Zengin bir tüccarın eşi olan abla köye, fakir bir çiftçi ile evli kız kardeşini ziyarete gelir.Şehir hayatının rahatlığını, çocuklarının giydiği zarif elbiseleri, yedikleri lezzetli yemekleri anlatır, övünür. Küçük kız kardeş içerler. “Hayatımı seninki ile değişmem” der. “Sıkıcı olabilir ama tasasız... DEVAMI>>

.