5 Nisan 2012 Perşembe

Yazlık sinemada İngilizce

Hayatımda, birçok şey öğrenmek için büyük gayret sarf ettim ama İngilizce öğrenmek için sarf ettiğim gayreti hiçbir şey için sarf etmedim.
Ve öğrendiğim hiçbir şey, benim için, İngilizce öğrenmek kadar ödüllendirici olmadı.
Sadece Türkçe bilseydim havuzda kâğıt kayık yüzdürebilecekken İngilizce bana okyanusta yelken açma fırsatı verdi. Açabildim mi, o başka bir mesele.
Çocukluğumda Lefkoşa’da yazlık sinemalar vardı. Her gece ilki İngilizce, ikincisi Türkçe olmak üzere iki film gösterilirdi. Sinema meraklılarının çoğu dil bilmediği ve o zamanlar altyazı olmadığı için İngilizce filme rağbet etmezdi. Sinema Türkçe filmin başlamasına yakın dolmaya başlardı. Daha çok, kadınlı çocuklarla.
Seans saat sekiz civarında başladığı için İngilizce filmin bir bölümü aydınlıkta, hayal meyal hareketler olarak duvara yansırdı. Hava karardıkça duvardaki görüntüler daha net hale gelirdi. Bu oluncaya kadar ne olup bittiğini konuşmalardan anlamaya çalışırdınız.

Diyalogları pek anlamamama rağmen inatla İngilizce filmleri izlerdim. O dilin bana kapalı olan ama yasak olmayan bir dünyanın anahtarı olduğunu hissediyordum, belki.
İngiliz okulunun birinci sınıfını bitirdikten sonraki tatilde ilk sinemaya gittiğim gece, hiçbir zaman aklımdan silinmeyecek bir mucize gerçekleşti. İngilizce film başladı ve konuşmaların tamamını anladığımı fark ettim. Müthiş sevindim. Sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi, aniden yabancısı olduğum bir dünyanın yerlisi olmuştum. O güne kadar anahtar deliğinden seyrettiğim bir bahçenin artık içindeydim.
İngilizceye hâkim olmam kolay oldu izlenimi vermek istemiyorum. Çok ama çok zor oldu. Yıllarca kendimi sözlüğe koşmaya zorladım. Yeni kelime ezberledim. Hâlâ da ezberliyorum. İngilizcem hâlâ mükemmel değil ve hiçbir zaman olmayacak. Anlamını bildiğim ama telaffuzunu bilmediğim çok kelime var.

Herhangi bir dili mükemmel konuşmak için o dili konuşan bir aileye doğmak veya küçük yaştan itibaren dilin anavatanında yaşamak gerek.
Benimki, daha çok, İngilizlerin “text book English” yani ders kitabından öğrenilen İngilizce dediği İngilizcedir.
İngilizce öğrenmek artık İngilizlerin dilini öğrenmek değil çünkü İngilizce artık sadece İngilizlerin değil dünyanın dilidir. Bugüne kadar yazılmış önemli kitapların hemen hemen hepsi İngilizceye çevrilmiştir. Bütün önemli bilimsel yayınlar İngilizcedir. Bilimin hemen hemen bütün ırmakları İngilizce adlı havuza akar.
Sadece Türkçe bilmek bir tür entelektüel dar zamanda yaşamaktır.
Dünya ile at başı gitmek isteyenler muhakkak İngilizce öğrenmelidir.
Dindar, kindar, manidar, taraftar, bütün gençlere tavsiye ederim. Çünkü: Dünya bir yarışsa, İngilizce bilmeden, bırakın kazanmak, katılmak mümkün değildir.

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Sesli olarak

    OZANKÖY Sesli olarak kendi kendime konuşmaya başladım. Pişirdiğim çorbayı içtikten sonra kendi kendimi tebrik ediyorum, tabağı bulaşık makinesine yerleştirmeye giderken. "Teşekkürler Metin Münir! Harika bir çorba yaptın. Hem doyurucu, hem sağlıklı, hem de şişmanlatmıyor." "Afiyet olsun" diye cevap v... DEVAMI>>

  • Büyüklük kader değil terdir (2)

    Bilim adamların araştırmalarına göre, bir sahada en iyi olanlar "belli bir amaca yönelik olarak" en çok çalışan veya antreanman yapanlardır. Belli bir amaca yönelikten kasıt, sürekli ve tutarlı çalışmadır. Hafta sonları dahil her gün aynı saat mesai ortaya koyanlar en başarılı olanlardır. Örnek; B... DEVAMI>>

  • Büyüklük kader değil, terdir (1)

    Kimse annesinin karnından, büyük bir futbolcu, dünyaca ünlü bir işadamı veya satranç ustası olarak doğmaz.Büyüklük nasıl yakalanabilir? Özel bir yetenekle dünyaya gelenler mi büyük olur? Yoksa seçtiği sahada mükemmelliği yakalamak için uzun yıllar çalışıp didinenler mi?Fortune dergisi kasım sayısın... DEVAMI>>

  • Ağaçlar yoldaşım olsun

    Orman sabitmiş gibi görünür. Ağaçlar, ayakları olmadığı için bize yer değiştirmemeye, hep aynı yerde durmaya mahkûmmuş gibi gelir.Doğru değil. Ağaç sabittir ama tohumları değil. Her cins ağacın tohumlarını taşıyıp gömmek için kullandığı değişik yardımcıları var. Yerçekimi, rüzgâr, su, kuşlar, hayva... DEVAMI>>

  • Silahlara veda

    İlkokul üçü Yeni Cami'de bitirdikten sonra dördüncü sınıfa Haydar Paşa İlkokulu'nda başladım. Her iki okul da Lefkoşa'da, surlar dahilindeydi. Haydar Paşa, Kıbrıs'ı 1192-1489 arasında yöneten Fransız Lüzinyan'lardan kalma, camiye çevrilmiş bir kilisenin bahçesinde, iki katlı taş bir binaydı. Cami ... DEVAMI>>

  • İki yüzü keskin bıçak

    Cuma günü saat 12.30 sıralarında, İstanbul'da havaalanı iç hatlar terminalinin önünde arabasını bekleyen bu seçkin görünümlü, gözlüklü, şık adam kim? Dostunuz Metin Münir tabii. Nereye gidecek? Bağcılar Adliyesi'ne. Neden? Çünkü, halka açık bir şirket, yazdığı bir yazıdan dolayı aleyhinde savcıya s... DEVAMI>>

  • Tatilin ikinci günü

    Salonda, sallanan koltuğa oturmuş müzik dinliyorum. Benim burada olduğumun farkında olmayan serçeler öterek dutun dallarında oynaşıyor. Ağacın gövdesinde başı yukarıya kalkık bir kertenkele var.İçimde bir ses beni dürtüyor: "Başka bir yerde ol, başka bir şey yap."Herhangi bir yerde olmak zorunda değ... DEVAMI>>

.