Bilgisayarın önünde oturmuş, ekrandan yayılan radyasyonda hafif hafif kebap olarak ne yazacağımı düşünürken, telefon çaldı.
"Bilgisayarın önünde oturmuş ekrandan yayılan radyasyonda hafif hafif kebap olacağına, havuza gel." Havuz Perisi Hayrünissa'nın sesi.
Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler gelirdim ama ağustosböceği gibi bütün yaz şarkı söyledim. Şimdi, hayatımın sonbaharında, işte böyle bilgisayarın önünde oturmuş ekrandan yayılan radyasyonda hafif hafif keb...
"Tamam, tamam. Yirmi dakika sonra burada ol. Limonatanı ısmarlıyorum."
Geçen defa havuzda sigaranı elimde söndürdüğünü unutmadım, dedim.
"İdealimdeki adamı bulduktan sonra dünyaya getireceğim çocukları beslemek için Tanrı'nın bana verdiği uzuvlarıma dokunmaya kalkışmazsan ben de senin eline sigaramın ucuyla dokunmam" dedi ve telefonu kapattı.
Gırrrrr!
Yirmi falan dakika sonra, havuzda. Hayrünissa, çilli vücudunu güneşte esmerleştirerek limonatasını yudumluyor.
"Hangi tarafı tercih ediyorsun?" diye sordu kalkıp yanıma gelerek ve (kanımca) gereğinden fazla yanıma yaklaşarak. Elimi... "Hayır onu kastetmedim!" dedi sigarasını hazırlayarak. "Havuzun hangi tarafını tercih ediyorsun? Sağ taraftaki güneş yataklarına yatarsak ağaçlara bakabiliriz. Sol tarafta bulutlara bakabiliriz."
Bulutlara.
"Sabahleyin burada benden başka kimse yoktu. Sırtında bornoz bir Çinli kadın çıkageldi. Yanıma yaklaştı ve selam sabah demeden, 'Çinli erkekleri seksi buluyor musunuz?' diye sordu. Düşündüm. Çinli, erkekleri seksi buluyor muydum? 'Hayır,' dedim, 'bulmuyorum. Niye sordunuz?' 'Ben de bulmuyorum da, acaba bende bir acayiplik mi var, yoksa Çinli erkekleri seksi bulmayan başkaları da var mı diye merak etmiştim' dedi."
Sonra?
"Sonrası yok."
Mayomu giydim. İhtiyar kemiklerimi güneş yatağına bıraktım, içi buz dolu bardağa sıkıştırılmış limonatadan bir yudum aldım.
Yanımdaki yatakta ince kemikli, beyaz ciltli, zayıf olması gereken yerleri zayıf, zayıf olmaması gereken yerleri zayıf olmayan genç ve güzel kadın yatıyordu.
"Şimdi bakma" dedi Hayrünissa. "Yanındaki kadın var ya... Onun yanındaki erkek, kocası. Derginin içine sakladığı porno dergiyi okuyor. Kadınla göz göze geldik. Gözlerini yere çevirdi."
Porno dergi okuyan adam (daha doğrusu, porno dergi okuduğu iddia edilen adam -ben porno dergi falan görmedim) siyah, şık, ipek bir şort mayo giyiyordu.
"Burada olmak evde olmaktan daha iyi değil mi?"
Biraz sonra garsonu çağırıp apartman yüksekliğinde bir club sandviç ısmarlayacak. Üzerinde salatalık turşusundan dereler akan bir kızarmış patates dağının ortasından yükselen.
Havuzda yüzen son insan çıktıktan sonra geride, suda bıraktığı çalkantı yavaş yavaş yatışıyor. Su, ana rahmindeki ruh gibi kendiyle dolu, kıpırtısız ve duru, içine girecekleri bekliyor. Hayrünissa’nın göğüslerine bakıyorum. Ruh her şeye vakıftır ama vücut acemi, aç ve şaşkındır, durmadan bir oraya, bir buraya toslar. Yehuda Amichai’nin mısralarında anlattığı gibi. Ve ruhu çok görmüş geçirmiştir, Ruhu çok profesyoneldir. Gövdesi ise ebediyen amatör. Dener ama başaramaz. Yüzüne gözüne bulaştırır, hiçbir şey öğrenemez, Zevk alırken de acı çekerken de sarhoş ve kör.
Sonbaharda incirler nasıl ölürse öyle ölecek
Buruşuk, kendiyle dolu ve tatlı
Karşımda, saksılarda büyüyen bodur servilerin ardında şehir, minarelerin, sarayların, çan kulelerinin ve konutların ufukla birleştiği yere yastık gibi istiflenmiş bulutlara sırtını dayamış, ayaklarını uzatmış, güneşleniyordu.
17 Ağustos 2008 Pazar
Sonbaharda incirler
ZAMANSIZ YAZILAR
İki yüzü keskin bıçak
Cuma günü saat 12.30 sıralarında, İstanbul'da havaalanı iç hatlar terminalinin önünde arabasını bekleyen bu seçkin görünümlü, gözlüklü, şık adam kim? Dostunuz Metin Münir tabii. Nereye gidecek? Bağcılar Adliyesi'ne. Neden? Çünkü, halka açık bir şirket, yazdığı bir yazıdan dolayı aleyhinde savcıya s... DEVAMI>>
Tatilin ikinci günü
Salonda, sallanan koltuğa oturmuş müzik dinliyorum. Benim burada olduğumun farkında olmayan serçeler öterek dutun dallarında oynaşıyor. Ağacın gövdesinde başı yukarıya kalkık bir kertenkele var.İçimde bir ses beni dürtüyor: "Başka bir yerde ol, başka bir şey yap."Herhangi bir yerde olmak zorunda değ... DEVAMI>>
Bitkin
OZANKÖYDalgaların üzerinde kıyıya vurduktan sonra dağılmayan köpükler var. Sudan başka bir şeyin köpüğü. Kimyevi bir pislik. Kim bilir neyin kalıntısı. Birkaç kilometre batıdaki otelin denize boşalttığı çamaşır suları olabilir.Arabaya binip diğer koya gidiyorum. Orada da aynı köpükler var. Tekrar ar... DEVAMI>>
Geyik avcısı
Habertürk'ün patronu Ufuk Güldemir 2004'te ayı avlamak için Sibirya'nın Pasifik Okyanusu'na uzanan Kamçatka Yarımadası'na gitti. Bir ayı rehberi tuttu. Kar motoruyla yola çıkıp karlı tundrada ayı izi aramaya başladılar. "Karda yaklaşık 80 kilometre hızla ilerliyoruz" diye yazdı daha sonra. "Bu süra... DEVAMI>>
Bazıları yangın sever
Ormanlar yanar. Ardından ağlaşma başlar. Onun ardından da ağaçlandırma.İnsan eğer Kalaşnikov'la ayı avlayan türünden değilse ağlaşır, çünkü ömrü kısadır. Bir daha yangının yok ettiği yerlerde orman görmeyecek. Ama yangın doğanın umurunda değil, çünkü onun için mevsimler vardır ama zaman yoktur. Büt... DEVAMI>>
Oeko-Tex standardına göre evlat yetiştirmek
Geçenlerde bir gün alışverişe gittim. Bir şeyi almaya veya vermeye ihtiyacım olduğu için değil. Canım sıkılıyordu. Bir şeyler satın alırsam hem vakit geçirir hem de havam değişir diye düşündüm. Yeni şeyler satın almak insanın kendini iyi hissetmesini sağlayan hormonlar salgılıyormuş beyinde. Geçe... DEVAMI>>
Ma Gıbrız Türk Hava Yolları'nı batırdıngız?
Ma dovru mu be Memedali Talat gardaş? Gıbrız Türk Hava Yolları'nı (GTHY) batırdıngııız?Haçanda? Bu yerimoyu Türkiye'ye yalvar yakar özelleştirmeden alalı daha bir sene olmadı? Aceleniz neyidi ya a oğlum?Bu işden annayan birkaç gişiye telefon eddim. Baa söylediklerin göre geçen seneki zarar 4.5 mily... DEVAMI>>