25 Kasım 2007 Pazar

Yalnızlar taburu

Birkaç hafta önce bir arkadaşım (erkek), bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşıyla (kadın) çıkmaya başladı.
Çiseleyen yağmurda Belgrad Ormanı'nda çamura yapışmış sarı yaprakların üzerinde yürümeler. Nar ve portakal suyu. Yeniköy'de R.R.B. (rakı, roka, balık). Tarabya'da gece yarısından sonra organik çay eşliğinde küçük parmak (el) okşamaları. Çin işkencesi yoğunluğunda mesaj bipbipleri.
Ama mutlu son yakın, derken kara haber geldi.
Kadın aniden bizim arkadaşın ön yeterlilik başvurusunu reddedip bilgi odasına girmesine mâni olmuş.
Çok zaman geçmeden arkadaşımın arkadaşından (kadın) nedenini öğrendim.
Kadın bizimkini beğenmesine beğenmiş. Amma ve lakin "gene hüsranla sona erecek yeni bir ilişkiye girmekten korktuğu için" köklü bir dış politika değişikliği gerçekleştirerek koynuna alacağına kapının önüne koymuş.
Burada kilit kelime "gene"dir. Kadın bundan önce de ilişkiler yaşamış. Bunların hepsi "hüsran"la sona ermiş. O da çareyi kendini şehirdeki yalnızlar taburuna nefer yazdırmakta bulmuş.

Biliyorum. Şehirde (İstanbul) hüsranla sona erecek yeni bir ilişkiye girmektense herhangi bir ilişki içinde olmamanın daha iyi olduğuna kendi kendilerini ve çevrelerini ikna etmeye çalışan on binlerce kadın ve erkek var.
Boşuna uğraştıklarını söyleyebilir miyim?
Hüsranla bitecek bir ilişki içinde olmak, herhangi bir ilişki içinde olmamaktan iyidir. Çünkü (hemen hemen her zaman) bir şey olması, hiçbir şey olmamasından iyidir. Belki de kâinatın olmamak yerine olmasının nedeni budur. Demek istiyorum ki, hiçbir şey olabilecekken (boşluk) bir şey oldu (kâinat) ve biz de onunla beraber meydana geldik.
Fena mı oldu?
Aklınızı başınıza toplayın arkadaşlar. En büyük hüsranla biten ilişkiler, hüsranla bitmeyen ilişkilerdir.

Başkaları buna evlilik diyor.
Ama evlilik, bitmeyen ilişki değildir. Bitmeyen hüsrandır.
Tamam. Tamam. Kabul ediyorum. Her zaman değil. Hemen hemen her zaman.
Gene hüsranla sona erecek diye evde tek başına oturmak "gene giyineceğim" deyip denize girmek için soyunmak istememeye benzemiyor mu?
İnsanın doğal hali tek başına olmak değil. Evde tek başına olmak zaman zaman iyidir, her zaman değil.
Ve gerçekçi olalım. İlişkiler, Osmanlı İmparatorluğu'na benzer. Yumurtadan çıkar (Osman Gazi), beklenmedik güzellikler yaşar (Fatih/karadan yürüyen kadırgalar), zirve yapar (Kanuni), düşüşe geçer (II. Selim), toparlanmaya çalışır (II. Mahmut) ve çöker (Vahdettin).
Bunun tersi mümkün değil, çünkü termodinamiğin ikinci kuralı, ilişkiler için de geçerlidir. Yeni eskir, sıcak soğur, parlaklık söner.
Onun için (Mevlana'nın dediği gibi): "Ümit odasına girin. Yeis odasına girmeyin."
Yararlı oldu mu?

2020 - 2023


ZAMANSIZ YAZILAR

  • Amerikan güzelinin aynası

    Bir zamanlar Amerika’nın en güzel kadınlarından biri olan bir arkadaşım var.Adı Rosie. Onu hiç görmedim. Az daha görüyordum. Ama olmadı.Bir zamanlar Amerika’nın en güzel kadınlarından biri olduğunu onu bana yollayan arkadaşımdan öğrendim. Rosie İstanbul’a geldi. Randevulaştık. Ama hastalandığım için... DEVAMI>>

  • Pardon, şu bacak benim mi?

    Çok uzun yıllar önce Ankara’daki bir devlet hastanesinin koridorlarında yürürken duvarda asılı bir tabelada şunları okudum: “Katlanılması en kolay sancı başkalarının çektiğidir.”Neden hastanede idim, hatırlamıyorum. Hasta olarak olmadığım kesin ama kimi ziyarete gitmiştim? Tamamen aklımdan çıktı.Tab... DEVAMI>>

  • Norveç’te on bin saati olan Türkler aranıyor

    OSLONorveç’te yaşayan azınlıklar içinde yüksek eğitim yapmaya en az meraklı olanlar Somalililer ve evet, tahmin ettiniz Türklermiş.Bir araştırmadan elde edilen bu bilgiyi Oslo’da yemek yediğim Türk kökenli bir politikacıdan öğrendim.Oysa Norveç okumak isteyenler için cennettir. Petrol ve doğalgaz ze... DEVAMI>>

  • Geceyi karargâhta geçiriyorum

    Artık geceleri sabaha kadar deliksiz uyuyamıyorum. Bazen uyuduktan bir saat sonra uyanıyorum. Bazen ezan sesiyle. Bazen saat üç civarında.Bir süre yeniden dalmaya çalışıyorum. Başaramazsam, ki çoğunlukla başaramıyorum, kitap okumak için ışığı açıyorum. Bunu mümkün olduğu kadar geciktirmeye çalışıyor... DEVAMI>>

  • Yağmur cezası

    OZANKÖYSabaha doğru yağmur sesiyle uyandım. Kuru kuyunun yanındaki dutun sararmaya başlayan yapraklarına yağmur taneleri düşüyordu. Burnuma ıslak toprak kokusu geldi ya da geldiğini hayal ettim.Fizan çölüne oğul yollamış asker annesinin hasretine benzer bir özlemle yağmur bekliyorum aylardır. Birkaç... DEVAMI>>

  • Üç Maymun, bir Türkiye

    Zifiri karanlıkta orman yolunda bir otomobil gidiyor ve yavaş yavaş korkunç şeyler olacağı içinize doğuyor.Bu otomobil karanlıkta ilerlemiyor da sanki karanlığın kursağından midesine iniyor, bir daha ondan haber alınmamacasına kaybolmak üzere.Uzaklaşıyor, ufalıyor, köşeyi dönüyor ve bilinmeyen bir u... DEVAMI>>

  • Konserdeki hayalet

    Birkaç gün önce bir akşam haberleri izlerken Selim ve Sara etrafımı sardı ve konuşmaya başladık. Şimdi hatırlayamadığım bir nedenle ölüm konusu açıldı.Bu konu bazen açılır. Belki yaşlı bir baba olduğum için. Selim doğduğunda neredeyse 50 yaşımdaydım. Sara ondan iki sene sonra dünyaya geldi. Bi... DEVAMI>>

.