Ozanköy
Kainat, içinde var olan hiçbir şeyin ebedi olmasına müsait bir yer değil.
Bahçede, dikenli, küçük yaprakları ve sarı çiçekleri olan bir ağacın
tohumlarını topluyorum.
Bu ağacın tohumlarını yiyen bir böcek var.
Tohuma delik açıp içine giriyor, nüvesini yemeğe başlıyor. Ağacın
tasarısı nüvenin içindedir.
Tohumun yere düştükten hangi koşulların bir araya gelmesiyle filizleneceği, serpileceği, ağaç olacağı nüvede yazılıdır.
Nüvesini kaybeden tohum filizlenmez.
Toprağa düşen tohum açılması için gereken ideal koşulların oluşmasını
bekler. Günün uzunluğunu, ısıyı, yağmur miktarını ölçer. Şartlar uygun
olmazsa, yağmur azsa mesela, gelecek yılı bekler. Bu şekilde on yıllarca
bekleyebilen tohumlar var.
Tohum ve tohumun sürekli iklim koşullarını gözleyerek filizlenmesi, çiçek veya fidan olması sırrı tam çözülmemiş bir mucizedir.
Bazen kainatın böyle bir tohumdan doğduğunu düşünürüm.
Fasulye gibi ince uzun kesenin içindeki tohumları böcekler üşüşmeden
toplamak istiyorum. Topladığım tohumları bahçeye veya başkalarının
bahçelerine veya ormana serpeceğim. En sağlam ağaç en iyi bahçe
pazarından alınan değil kendiliğinden yetişendir.
Tohumları keseden çıkarıyorum. Yeryüzünde; büyüklük, şekil ve rengi
değişik sayısız tohum var. Hepsinin ortak özelliği müthiş güzel
olmalarıdır. Elimde tuttuğum bu tohumun kahverengiliği ve parlaklığını
dünyanın en usta marangozu elde edemez.
Geç kaldım. Tohumlardan bazılarında delik buluyorum. Onları yere atıyorum.
Merak ediyorum. Acaba bu kurtlar sadece bu ağacın tohumu yemek için mi var? Yoksa bu tohum yedikleri şeylerden sadece biri mi?
Ne kadar sert olduğunu merak ettiğim için tohumlardan birini
ısırıyorum. Elma veya armut tohumu gibi yumuşak değil. Sert. O kadar
sert ki dişlerimle ezemiyorum. Yürüyüp tohumu badem kırmak için
kullandığım yassı taşın üzerine koyuyorum ve bir başka taşla kırmağa
çalışıyorum. Önce hafifçe vuruyorum. Bir şey olmuyor. Oldukça sert bir
darbe vurmam lazım. O zaman kabuğu çatlıyor, yassılaşıyor, içindeki
sarımtırak nüve dışarı taşıyor.
Bu kadar sert bir kabuğu neredeyse görülemeyecek kadar küçük bir kurt nasıl delebiliyor?
Her yaratık hayatını idame ettirecek bütün araçlara sahip kılınmış -
ne bir eksik ne bir fazla. Her canlı kendi hayatının ustası.
Bir arı var. Kafasını matkap gibi kullanarak ahşapta kafası çapında
bir delik açıyor ve yumurtalarını oraya doğuruyor. Bu arının kafası
tohumdan da sert.
Doğa çeşitlilik sever. Bu nedenle hiçbir canlı diğer canlılara yaşam
sahası bırakmayacak kadar çoğalamaz. Tohumu yiyen kurtlar bu nedenle
var.
Bütün canlılar gıda zincirinin bir parçasıdır. Bundan
kaçış yok. İnsan büyük küçük bütün düşmanlarını temizleyerek kendini
gıda zincirinden koparmak istiyor. Ama bu olanaksız. Bütün mikropları ve
virüsleri ve denizlerde ve karalarda yaşayan insan yiyici balıkları ve
hayvanları ortadan kaldırsa da esas düşmanını yok edemez. O
düşman insandır.
“İnsan insanın kurdudur.”