Kışın başıydı.
Kaşmir kaşkolümü dolaptan çıkardım ve aniden “Veresiye Veren ile Peşin Veren” posterindeki Veresiye Veren tüccara dönüştüm.
Bir sandalyeye çöktüm. Elim alnıma gitti. Sırtım kamburlaştı.
Yüzümde, daha önce olmayan, kırışıklıklar belirdi. Saçlarımın
beyazlaşması gözle görülür bir biçimde hızlandı.
“Hayııır,” diye inledim.
Kaşkolü güveler yemişti.
Yemişti derken ucundan nazik birkaç ısırık alıp bırakmışlardı demek istemiyorum.
Hayır.
Bu kaşkol o kadar yoğun bir biçimde yenmişti ki 2018 Brezilya
Olimpiyatları'nda Güveler Tarafından Yenilmiş Kaşkoller yarışı konsa,
hiçbir güç, altın madalya almasını önleyemeyecekti.
Kendime geldikten sonra atkıların ve
fularların bulunduğu bölümde bir zarar ziyan tespit çalışmasına giriştim
ve şunu gördüm. Otuz, belki kırka yakın atkı, fular ve ipek mendilin
içinde güveler bir tek kaşmir kaşkolü yemişlerdi.
Bu kaşkolü paralı günlerimde Londra’nın erkek giyim mağazalarıyla ünlü sokağı Jermyn Street’te almıştım.
Toprağı
bol olsun, İskoç yapımı, bir yüzü şal deseni, diğer yüzü düz deve tüyü
renginde, ipek püskülleri olan bir kaşkoldü. El yapımıydı ve fiyatı
burada itiraf etmek istemediğim kadar astronomikti.
Kaşkolü bu kadar uzun tarif etmem nedensiz değildir.
Bir süredir, amatör bir doğa gözlemcisi olarak keşfettiğim bir şey
var: Böcekler, kuşlar ve genellikle yaban yaratıklarında kendileri için
en iyi olan gıdaya yönelme içgüdüsü veya zekası var. Yemek için en kaliteli şeyleri arar ve bulurlar.
Kuşlar her zaman ağaçtaki en iri ve en olgun meyveleri gagalar. Tarla
fareleri en iri bademleri yer. Eğer mutfakta birkaç kavanoz bal
bırakırsanız karıncalar en saf olanına giderler, diğerlerinin yüzüne
bile bakmazlar. Eğer biri beyaz un diğeri kepekten müteşekkil iki
tepecik yaparsanız karıncalar kepekli olana gider, beyaz una popolarını
döner.
Kedilere asla bayat süt içiremez, günü biraz bile geçmiş olan yemek artığı yediremezsiniz.
Hayvanlardaki bu yeteneğin çok gelişmiş olduğunu ve her türlü yapay,
ticari olarak işlenmiş, besin değeri olmayan hatta zararlı şeyleri büyük
bir afiyetle yiyen insanlarınkinden ileri olduğunu sanıyorum.
Benim güveler bir önce Beymen’den aldığım kaşkolü yemişlerdi. Bir sonra, İskoç malı kaşkolümü görünce ona dokunmadılar bile.
Bilahare yaptığım araştırmalardan öğrendim ki güveler, açlıktan ölseler, içinde yapay elyaf bulunan şeyleri yemezler.
“Neden naftalin kullanmadın” diye soracak olanlar olabilir.
Kullanmak istedim ama bulamadım. Kanserojen olduğu için yasaklanmış.
Lavanta kullan diyenler oldu ama benim tecrübemde lavanta kullanmak
güvelere bir tür aperatif sunmaktan başka bir şey değil.
Büyük kızım çarenin yünlüleri iki gün derin dondurucuda tutmak olduğunu söyledi.
Araştırınca bunun gerçekten bilimsel ve etkili bir yöntem olduğunu öğrendim.
Giysilerimizi, battaniyelerimizi vesaire yiyen güve – bu arada 160 bin cins güve olduğunu biliyor muydunuz? – değildir. Güvenin larvalarıdır. (Larva güvenin yumurta ile yetişkin arasındaki aşamasıdır.)
Güve yumurtalarını bulabildiği en leziz şeylerimizin arasına doğurur.
Yumurtadan çıkan larvalar bunlar ile karnını doyurarak büyür.
Bu koşullar altında tek çare yünlüleri, ipeklileri falan 8 derece
santigrattın altında iki gün derin dondurucuda tutup yumurtaları
öldürmek oluyor.
Tamam da kim yapacak?