Ozanköy
Sabah bahçeyi sularken duvarın köşesindeki siyah incirde kuşların
gözünden kaçan küçük bir incir gördüm. Dalı, bu işler için mermer
masanın üstüne koyduğum bastonla çekip alçalttım, inciri kestim.
Mutfaktaydın.
C. diye bağırarak seni çağırdım. Geldin. İnciri sana verdim.
“Mmm. Çok lezzetliymiş,” dedin. “Teşekkür ederim.”
Dur, gitme, dedim.
Daha yüksekteki bir dalda iri bir incir daha görmüştüm. Dalı indirip inciri hafifçe sıktım. Daha tam olmamıştı ama yenirdi.
Sordum: Çok yumuşak değil. Keseyim mi?
“Kes.”
Sen inciri çiğnerken, dalları
inceledim. Seni memnun etmeye devam etmek istiyordum. İri yaprakların
gizlediği bir incir daha gördüm. Onu da kestim. Yumuşak, tam yenecek
kıvamdaydı.
“Onu da sen ye,” dedin, sana uzatınca.
Hayır, dedim, bu sabah bütün incirler senin.
İnciri avucuna koydum. Bir an incir açık avucunda durdu. Mor, taptaze, meme gibi dolu, koparıldığı yer az sütlü.
Ne kadar güzel güzel bir kadın diye düşündüm. Ne güzel elleri var ve ayakları ve ne güzel yiyor.
Bu kadının güzelliğini hiç kanıksamayacağım.
“Kahvaltı hazır,” dedin. “Sulama bitiyor mu?”
Evet.
“Bitince tepsiyi badem ağacının altına taşı. Bu sabah orada yiyelim.”
Önce hızlı bir duş alacağım, dedim.
Gökyüzünde hiç bulut yoktu.
Güneş yükseliyorduysa da sıcaklık gücünü kaybetmişti. Sonbahar
geliyordu. Yaz çabuk geçmişti. Ağustosböcekleri ötmeye devam ediyordu
ama sayıları azalmıştı. Arıkuşları, kırlangıçlar gitmişlerdi. Sen de
gidecektin ve bir daha dönmeyecektin ama bunu o gün bilmiyorduk.
Sabahleyin verdiğim ıslak mamanın gerisini de isteyen kedi çevremde dolanıp duruyordu.
*
Bir süreden beri başkalarının
olmasının ne kadar ilginç olduğunu düşünüyorum: Bir başkası. Sana
benziyor ama sen değil. Parmağını uzatıp ona dokunabilirsin. Konuşursa,
sesini işitirsin. Orada olduğu kesin. Soyunup gizli yerlerini
gösterdiğinde heyecanlanırsın. Yanında uyumak, yaptığı yemekleri yemek,
denizde yan yana ayak çırpıp konuşmanız hoşuna gider.
Nasıl olduğunu anlamadığın bir şekilde, sürekli senden ona ondan sana bir şeyler geçer.
Aklına girdi ve bir daha çıkmayacak.
Belki artık onunla beraber değilsin, belki ondan ayrıldın ama o bir
başkasını aklından çıkaramazsın. Sen kuyusun, o su. Sen bahçesin o ağaç.
Gözlerini kapadığında sureti aklında. Yanında değil ama ona birşeyler söylersin, o da sana karşılık verir.
Gözlerini kapadığında sureti aklında. Yanında değil ama ona birşeyler söylersin, o da sana karşılık verir.
*
Kahvaltıdan sonra, hadi hazırlan. Gidip yüzelim, dedim.
“Ben çoktan hazırım,” dedin.
Çıkarken baktım, mamanın geriye kalanını kediye vermişsin.